27 Temmuz 2012 Cuma

Yakup Aksoy'un 2012 Yaz'ında Trafik, Tarım, Turizm Tespit ve Önerileri


Yakup Aksoy / Mantı Keyfi Kurucu Ortak, Kemençe Sanatçısı, Karikatürist
Bu yaz öncekilere göre daha uzun bir yaz tatili yapma imkanı buldum (7-22 Temmuz 2012).. 15 günlük tatilimde İstanbul, Eskişehir (İçmeler, Sivrihisar, Mahmudiye ilçeleri) Ankara, Denizli, Muğla, Marmaris, Datça ve Yarımadası, Bodrum Yarımadası ve koyları, İzmir, Manisa, Akhisar Bursa ve İstanbul hattında tatil yaptım.... Gezdiğim yerlerin tarihi turistik ve doğal yerlerinde dinlenip eğlenirken doğam gereği köylere, dağlara ve halkımın yaşadığı yerlere de uğradım bölgede bu anlamda ilgimi çeken konuları problemler ve çözüm önerilerimi de paylaşmak istedim sizlerle..


Gördüklerimin özeti: Böylesine tarım, turizm ve hayvancılık imkanlarının olduğu bir ülkede ilgili Bakanların Kamu yöneticilerinin hiç uyumaması dikkatini ve mesaisini koruma, iyileştirme ve yeni projelere ayırması lazım yönündedir... Görülen o ki kaynaklarımız ya boşa harcanıyor ya da değerlendirilemiyor... Ayrıca ana arterlerde otoban yolar tamamlanır ve bu yollarda "Ortalama Ağırlıklı Hız Kontrolu" yapılırsa trafik kazalarının önüne geçilmiş olur...Benzer diğer küçük öykü tespit ve öneriler var yazımın devamında...


"MANTI KEYFİ"YLE BİRLİKTE BODRUM DAHA DA KEYİFLİ OLACAK
Seyahatimin özellikle Bodrum ayağında yarım adayı dolaştım, koyları tek tek gezdim.. Bodrum merkezde kale ve marina civarında gece hayatının canlılığına şahit oldum... Gözlemlediğim Bodrum'da deniz ve güneşten istifade ederek tatil yapmaktan daha çok gündüz bir yerlerde kaybolup akşam ve gece eğlencesi yapmak üzerine kurulmuş gibi. Yalıkavak ve Göltürkbükü daha çok A+ restaurant ve otellerin hakim olduğu ve dolayıyla pansiyon ve ucuz otellerin olmadığı bir yer.. Turgutreis'de halkın denize girebileceği küçük bir alan var... Dağların etekleri ve ovalarda koyların gerilerinde her yer küçük beyaz evlerle kaplı. çok önemli bir nüfus barındırıyor Bodrum.
Tekstil, Yiyecek, İçecek, Gıda ve benzer konularda global ve ulusal markalar neredeyse her belde de şubeleriyle göze çarpıyor. Tüm bankaların şube ATM'leri var her yerde. Bodrum marka ve müşteri profili acısından İstanbul'un Bağdat Caddesi, Nişantaşı, Bebek, ve Nispetiye Caddesinden daha büyük olmuş gibi görünüyor..

Tatil yörelerinde yoğurtlu suda pişen yada kızarmış mantı hafif bir yiyecek olması itibarıyla çok tercih ediliyor. Mantı konusunda A+ müşteriye hitap eden "Casita" ve oradan ayrılanların kurduğu "Bodrum Mantı" faklı yerlerdeki şubeleriyle hizmet veriyor. Her iki mekanda mantıyı ön planda tutmasına rağmen diğer cafe restaurant ürünleri ile de iş yapıyor.. Ayrıca her semtte irili ufaklı logal mantı lokantaları var. İşte bu durum tespitinden sonra içeriğinde 45 çeşit mantı bulunduran Mantı Keyfi'nin Bodrum'da olması bir ihtiyaç ve zorunluluk olarak gündemimizde yerini almış oldu. Mantı Keyfi Cafe&Restaurant konseptiyle B ve A+ müşteri grubuna "sağlıklı ve hızlı ürünlerini" hamburger menü fiyatıyla sunacak Bodrum'da. Bu konu ile ilgili ön araştırmaları yaptık yakın zamanda Bir franchise ile ya da merkez ofis'den yönetilen bir şube ile hizmet vermeyi planlıyoruz.

Yine seyahat ettiğimiz bölgede bulunan Eskişehir, Ankara, Marmaris, İzmir'de de Bodrum'da olduğu gibi Mantı Keyfi şubeleri kurmak hem ihtiyaç hemde ticari anlamda gerekli olacak.


SAKARYA NEHRİNİN DOĞDUĞU YER ÇİFTELER-ESKİŞEHİR'İ BU ÜLKEDE YAŞAYAN HERKESİN EN AZ BİR KEZ GÖRMESİ GEREKİR
Seyahatin ilk durağı Eskişehir'de bir Kırım-Tatar düğünüydü... Otantik ögelerin olmadığı düğün sonrası Eskişehir-Ankara yolu üzerinde Sakarya nehrinin doğduğu yere menbağına geldik. Çifteler ilçe merkezinin 2 km. yakınında Sakarya ovanın orta yerinde çağlayarak çıkıyor... Nehir Karasu -Yeni Mahalle'den Karadeniz'e dökülürken taşıdığı suyun tamamını kaynağından bir seferde çıkarıyor sanki. Türkiye ve dünyada pek çok nehir şelale vardır seyredilmesi ilginçtir ama dağ, bayır, orman olmayan ovanın orta yerinden çağlayarak buz gibi masmavi bir su çıkar, gürül gürül akar giderse eh buna durup bir bakmak selam vermek lazım.. İşte o su, Sakarya'nın Çifteler'de doğduğu yerdeki sudur...

Kaynağın etrafında halkın serbestçe girebileceği piknik yerleri, çay bahçeleri ve restaurantlar var. Tabii bu oluşum zaman içinde ihtiyaçlara göre doğal şekilde meydana gelmiş. Bu alan kültür, turizm ve ticari anlamda bir çekim merkezi olması için farklı... Bölgenin doğal ve kültürel yapısını bozmadan ve hatta destekleyerek profsyonel bir elin bu bölgeye değmesi lazım... Eskişehirde çok başarılı şehircilik örneklerim üreten Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in dikkatinden kaçmış burası muhakkak..


SAKARYA NEHRİ YATAĞINDA İKİ İNSANIN SARAMAYACAĞI BÜYÜKLÜKTE KÜTÜKLER 20 YILDIR ÖYLECE BEKLİYOR
Yine bu Sakarya Nehrinin doğduğu yerin hemen yakınında 5-6 tane çınar yada selvi ağacı gövdesi görüyorsunuz. Her ağac iki insan bir araya gelse elleriyle saramayacağı kadar büyük görünüyor. Belli ki her ağaç en az 300-400 yılda yetişmiş ve bir şekilde topraktan çıkarılmışlar. Ağaçlar köküyle çıkarılmış yada çıkmışlar topraktan. Çevre sakinlerine bu kökleri sorduğumda "-20 yıldır bu bu ağaç gövdeleri burada duruyor.." diyorlar.  Bu ağaçlar İlcenin Kamu yöneticileri Tarım ve Ormancılık Bakanlığı yetkililerince incelenmeli. O bölgede o ve benzer ağaçların yeniden dikilmesi sağlanmalıdır...

Sakarya nehrinin doğduğu yer yeniden tarım, doğa, kültür ve turizm penceresinden değerlendirilmeli. O bölgenin tarihi ve kültürel yapısına uygun projeler hazırlanıp uygulanmalı. yapılan iş ve işlemler doğayı ve çevreyi doğal ve otantik yapısına uygun tarzda olmalıdır.
Bu konu öncelikle Çifteler Kaymakamı ve Belediye Başkanı'nın sorumluluğundadır. Sakarya'nın doğduğu yer Sümela Manastırı, Uzungöl, Manavgat Şelalesi, Kurşunlu Şelalesi gibi bilinen görülen ziyaret edilen bir yer olmalıdır.. Bu durum o bölgedeki Kamu İdarecilerinin ve onu destekleyen özel sektör girişimcilerinin marifetiyle olabilir ancak.


ESKİŞEHİR-SİVRİHİSAR-ANKARA OTOYOLU'NDA UYGULANAN "AĞIRLIKLI ORTALAMALI HIZ KONTROLU" TÜRKİYE GENELİNDE UYGULANMALIDIR
Türkiye ölümlü, hasarlı ve yaralamalı trafik kazalarında dünya şampiyonu malum. Özel gün ve haftalarda bu ölümlü kazalar daha da fazla artıyor. özellikle Sivrihisar-Polatlı-Ankara otoyolunda "Ağırlıklı Ortalamalı Hız Kontrolu" uygulaması ile trafik kazlarının önüne büyük ölçüde geçilmiş durumda...

Bilmeyenler için  "Ağırlıklı Ortalamalı Hız Kontrolu"nü açıklamaya çalışalım: Bu uygulamanın yapılacağı yollar  otoban olup önceden ve yol boyunca uyarı ve bilgilendirme yapılarak hızınızı  belirlene seviyede tutmanız sağlanıyor. uygulama alnına girdiğiniz zaman araç plakanız okunuyor yapmanız gereken hız ve mevcut hızınız gösteriliyor. İşlem uydu üzerinden takip ediliyor. Sizde aracınızı olması gereken hız sınırında kullanıyorsunuz. Yol boyunca dijital panolarda hızınızı görerek gidiyorsunuz. Uygulama alanı bitiminde yaptığınız ağırlıklı ortalama hız ve yapılması gereken hızı görüyorsunuz. ya teşekkür ediliyor yada adresinize ceza ihbarnamesi gönderiliyor.

Seyahatimin devamında Denizli-Muğla-Marmaris-Bodrum-İzmir-Manisa hattında bu uygulamayı göremedim. Oto yolların "otoban"a dönüştürülme inşaat faaliyeti belli bölgelerde devam ediyor.. kısa sürede özellikle ana arterlerde bu uygulamanın yaygınlaştırılmasını diliyorum.

TÜM TÜRKİYE'DE "OTOBAN YOLLAR TAMAMLANIP VE AĞIRLIKLI ORTALAMALI HIZ KONTROLU" SAĞLANDIĞI ZAMAN TRAFİK KAZALARI DA BİTME NOKTASINA GELECEKTİR
Yollarımızın durumu ve trafik kazalarının önlenmesi ile ilgili durum tespiti ve önerimi özellikle bir başlıkta toplamak istedim. Türkiye genelinde özellikle ana yollar otoban (gidiş-ve dönüşü ayrı ve müstakil olan yollar) olarak tamamlandığında ve bu yollarda uydu üzerinden "Ağırlıklı Ortalamalı Hız Kontrolu" yapıldığı zaman trafik kazaları bitme noktasına gelecektir. Bu duruma bir ilavem daha olacak yasal ve zorunlu hız ve sürüş durumları, yol durumları daha çok ve görünür levha ve ışıklandırmalarla yapılmalı... Kazalarla kaybettiğimiz zaman, insan ve değerleri göz önüne aldığımız zaman yapacağımız çalışmaların hiç de zor ve imkansız olmadığını anlarız.


MARMARİS'TE TURİZM'DEN GELİR BEKLENİYORSA ÖNCE  YANAN ORMANLAR TEKRAR YEŞERTİLMELİDİR
Marmaris koyları, denizi, Datça yarım adası ve çam ormanları ile dünyanın sayılı oksijen merkezlerinden biri. Nem yok denebilecek kadar az. Yazın sıcağını hissetmiyorsunuz bu yüzden. yarım adada koylarda deniz dalgasız ve tuz oranı çok normal. Suyu tertemiz çünkü bölgede Sanayi hiç yok konut da yok denecek kadar az Marmaris'in toplam büyüklük ve denizlerine oranla. Ben dört üncü kez Çubucak Orman Çadırlı Kampında tatil yaptım gökyüzüne baktığımda çam ağacının dalları ve oynayan sincapları gördüm.. Toprağın serinliği çırçır böceklerinin ahenkli sesi ile iki adımda girilen berrak denizde yüzdüm.

Ama bölgeye ilk kez geldiğim 1998 yılında Bozburun-Selimiye tarafından gelen orman yangını Hisar Önü-Değirmen Yanına dayanmıştı. Şimdi aradAn 14 yıl geçmiş halen hiç ağaç çıkmayan bölümler var. Yine Çubucak'ın Ege Denizi tarafındaki dağ kesimi 1978 yılında çıkan bir yangında yanmış, Datça istikametine doğru olan kısım 1995 de yanmış. Datça Yarım Adasının mevcut ormanlarından daha fazlası yangınla kaybedilmiş.

Çevre köylülerle yaptığım görüşmelerde orman dikim işinin rutin olarak Bakanlık tarafından yapılmadığını dile getiriyorlar.. Zaman zaman havadan helikopter ile çam ağacı tohumu serpmişler. Yine köylüler şu an Çubucak Kampındaki kadar büyük çam ağaçlarının dağlarda yangın öncesinde var olduğunu dile getiriyorlar. Bunu anlamı şu istenir ve titiz bir çalışma yapılırsa ormanlarımız eskisinden daha da iyi olabilir. Marmaris'i tercih edenler güneş, deniz, çam ormanları ve onun oksijeni için istiyorlar. Öyleyse Turuizm ve Kültür Bakanlığı ile Tarım ve Ormancılık Bakanlığı yakılan ve kaybedilen ormanlarımızı tekrar kazanma yolunda proje geliştirsin ve gerekeni yapsınlar diyorum..

Yada kolaylık olsun  diye söylüyorum 2B yasası ile sağlanan fonun  bir kısmı yanan yıkılan ormanlarımızı yeniden canlandırmak için kullanılsın..


"YAKUP AKSOY KEMENÇEYLE WORK SHOW" ÇUBUCAK ORMAN ÇADIRLI KAMPI SUNUMU BEĞENİLDİ
2010 Şubat ayından beri "Kemençe Öğrenme Sevdam" yüzünden ben neredeysem Kemençem de orada oldu. Çadır kampında da bazen kamp meydanı bazen deniz kenarında bazen iskelede kamp sakinleriyle Karadeniz ve Anadolu ezgilerini hep birlikte çalıp söyledik sohbet edip eğlendik. Benim karakter ve yeteneklerimi kemençeyle sergileyebileceğim sahne sunumumu kampta her akşam canlı müzik yapan orkestrayla birlikte sundum. 30 dakikalık "Yakup Aksoy Kemençeyle Work Show" izleyenler tarafından beğenildi. Bu Show benim için yeni bir deneyimdi ve kamptan ayrılırken eğlenmek, dinlenmek yanında Kemençe konusunda öğrenerek yeni deneyimler edinmiş olarak ayrıldım.

ETKİNLİK VİDEOM:Yakup Aksoy Kemençeyle Work Show 2012 (Uzun inçe bir yoldayım) Marmaris Muğla  İyi seyirler dilerim...


DATÇA'DA KASIM AYINDA TOPRAĞA DİKİLEN FİDELERDEN ŞUBAT MART AYLARINDA BAHÇE DOMATES VE SALATALIĞI ALINIYOR
Datça özellikle nemsiz havası ve kar yağmayan kışı ve bol oksijeni ile tercih edilen bir yer. İlginçtir bu durum tarım için de çok elverişli ki o bölgede sonbaharda tarla ve bahçelere diklen fideler kışın sonu ilk baharın başlarında bahçe mahsülu olarak market raflarına evlerimize geliyor. Bu durum bana ilginç geldi cünki topraksız tarım yapmanı  mümkün olduğu günümüzde  aynı Datça'da daha çok ürün nasıl üretilir sorusuna yeni proje ve uygulamalarla çözüm bulmak lazım... Datça'da ekim dikim alanı çok geniş değil denizden sonra bir düzlük ve devamında kayalıklarla dolu cam ormanları ve dağlar var...

Ne bileyim belki biraz absürt gibi gelebilir ama çok katlı seralarda topraksız tarım ile üretim yapmak iyi olabilir Datça'da... Yada konut ve turizm ve tarım alanlarını düzenlerken bu durum dikkate alınabilir. 


AKHİSAR/MANİSA'DA 50 YILDIR HİZMET VEREN ESNAF HALİM DİNMEZ'DEN ALIŞVERİŞ YAPMAK LAZIM
Seyahat ettiğim yol ve yerlerde ilce, ve köy merkezlerinde bulunmayı insanımızın evine barkına hanesine girmeyi seviyorum. Akhisar İlce merkezinde tesadüfen gördüğüm Bakkal Halil Dinmez bana kaybolmakta olan esnaflık kültürünün çok değerli yönlerini bana gösterdi. Onu paylaşmak istiyorum.

Akhisar çarşısında Parkın hemen köşe başında 20 m2'lik dükkanında BAKKAL HALİM DİNMEZ tebessüm ederek ve halinden memnun huzurlu bir insan rahatlığıyla "-50 yıldır vergi ödüyorum.." diyor... 50 yıllık sebat, sabır, istikrar ve çalışkanlığın bir tarihi anıtı Halim Dinmez... O'ndan çok çoook şey öğrenmemiz lazım... Kaybettiğimiz pek çok değeri yaşayarak yaşatıyor ekmek teknesinde Halim Amca..

Bakkal dükkanında ağırlıklı olarak Tulum peynir, İzmir teneke tulumu, tereyağı, beyaz peynir, kahvaltılık lor, zeytinyağı,, zeytin başta olmak üzere, gaz, tuz, bez türünden de yaklaşık 50 çeşit ürün var.. Halim Amca bu mekanda Akhisar'a gelen Global yiyecek markaları ve market zincirleri ile mücadele ediyor.. O yıllarca bu ekmek teknesinden ailesini besledi.. Okula, askere gönderdiklerinin harçlığını yolluğunu buradan kazandı... Burada sadece yemek içmek için ihtiyacınız olan ürünleri almıyorsunuz sevgi, kültür ve bilgi ile ruhunuzu yüreğinizi de besliyorsunuz..

Tesadüfen girip çok sevdiğim Halim Amcanın dükkanından Allah sağlık verirse bu yoldan geçtikçe hep alışveriş edeceğim.. Özellikle çevrede yaşayanların Halim amca'dan alışveriş etmesini tavsiye ederim..

Nemi aldım Halim Amca'dan İzmir Teneke Tulumu ve kahvaltılık lor.. Her iki ürün de çok çok iyiydi.. ve hesaplıydı..


DENİZLİ'DE BURHAN CANLI'YI MANİSA'DA MUSTAFA YEŞİL SARIKAYA'YI GÖRMEDEN GEÇMEM BEN BU YOLLARDAN
Rahmetli babam Hüseyin Aksoy gittiği her yerde mutlaka bir dost, akraba ve hemşehriyi arar sorar ve hatta onun evinde misafir olurdu.. Benimde böyle bir yanım var babamdan kalma. Gezi yolumdaki çok değerli iki arkadaşıma da uğradım hasret giderdim onlarla. Burhan ve Mustafa 1981 yılında birlikte tahsil hayatına başlatığımız Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden tanıdığım arkadaşlarım.

Önce Burhan'ı  Sümerpark AVM'de iş yerinde buldum görüştük iki gün sonra bana Eşi Kifayet ve oğlu Gökberk'le Çubuçak'ta Çadırımda misafir oldu. Keyifli anlar yaşadık.

Dönüş yolunda Manisa'da Mustafa Yeşil Sarıkaya ile Ulu Cami'nin avlusunda ulu çınar ağaçlarının altında serin esen rüzgarla birlikte Manisa'yı seyrettik.. Güzel bir molaydı, sonraki yolculuk daha da güzel oldu bu yüzden.

YURDUMUN DOĞAL VE KÜLTÜREL KAYNAKLARI BİZİ HER ZAMAN BESLER YETER Kİ KIYMETİNİ BİLELİM KORUYALIM KOLLAYALIM HEP BİRLİKTE
Dinlenme, eğlenme, öğrenme ile geçen günler den sonra İstanbul'a dönmek yeniden işe koyulmak tatil yapmak kadar keyifli şimdi. Gezip gördüğüm yerler bana bu doğal ve kültürel değerleri koruyup kollamamız durumunda daha çok uzun yıllar beslenebileceğimiz inancımı kuvvetlendirdi. Birde böylesine doğal ve kültürel kaynaklarımız atıl dururken ilgili kamu yöneticilerinin nasılda rahat olduklarına, koltuklarında rehavetle oturduklarına şaşırıyorum...

Yurdumun her yerinin üretim ve bolluk içinde, yaşamak için tatil yeri kıvamında olmasını diliyorum.


Yakup Aksoy
22 Temmuz 2012 Beykoz İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder