27 Haziran 2012 Çarşamba

Vecihi Hürkuş: Bir insan ömrüne neler sığdırabilir, sonuna kadar okuyunuz lütfen...



Yakup Aksoy Mantı Keyfi Kurucu Ortak/Karikatürist/Kemençe Sanatcısı
Bir insan bir başına neler yapabilir, neler üretebilir, zorluklar insanı hiç mi yıldırmaz, yoksa daha da güç kuvvet mi verir. Şöyle sıradan rahat ve rutin bir hayat yaşamak varken insan niçin kendini dağa, taşa, kuşa, işe koyverir... Vecihi Hürkuş havacılık, girişim konularında zamanının kıt imkanlarına rağmen olağan üstü işler başarmış ama aldığı maddi ve manevi ödüller kadar ceza ve ihtarlar da almış bir görev ve girişim insanı... Eğer Vecihi Hürkuş gibi sizde hem kendiniz, hem toplum hemde yaşadığınız dünya için bir şeyler üretmek istiyorsanız bu insan hikayesini sonuna kadar okuyunuz lütfen... 

VECİHİ HÜRKUŞ'UN İLK'LERİNDEN:
Kafkas Cephesinde ilk Türk hava zaferi, 1917.
İstiklal Savaşı'ndqa ilk hava zaferi, Alaşehir, 15.08.1920.
İstiklal Savaşı'nın son uçuşu, Seydiköy Havaalanı, İzmir, 14.09.1922.
İlk Türk Uçağı VECİHİ K-VI'nın imalatı, Halkapınar, 1924.
Türk Tayyare Cemiyeti (THK) kurucu üyesi, baş pilotu 1925.
İlk Türk Sivil Ucağı VECİHİ XIV'in halk ve basın önünde ilk uçuşu, 16 Eylül 1930.
Vecihi Faham Tayyare İnşaa Fabrikası, 23 Şubat 1932.
Vecihi Sivil Tayyare Mektebi, 21 Nisan 1932 
VECİHİ XV, VECİHİ XVI uçaklarının imalatı, 1933.
Türk Hava Kurumu, Türk Kuşu Kurucusu, 1935.
Kanatlar Dergisi, 1947.
İlk Sivil Havayolu, Hürkuş Hava Yolları, 1954.
102 değişik tipte uçakla, 30 000 saat havada kalmıştır.

Vecihi Hürkuş (1896 - 1969)
18 Ocak 1896 Cumartesi günü (06 Kanunusani 1311) İstanbul'da (Dersaadet) doğdu. Babası İstanbullu bir aileden Gümrük Müfettişi Ali Feham Bey, annesi Vidin'de doğmuş, üç yaşında İstanbul'a gelmiş Zeliha Niyir Hanım'dır. Üç yaşında iken babası ölmüş. Çok genç yaşta dul kalan annesi ile geniş bir ailenin içinde amcalar, halalar, enişteler, yengeler, ağabeyler ve ablalar ile birlikte büyümüştür.



Bir süre sonra Harbiye'de eskrim ve resim hocası olan amcası Ahmed Şekür Bey'in yanına sığınmışlar, sonra da annesi ve kardeşleriyle Üsküdar'a yerleşmişler. Üç kardeşin ortancası olan Vecihi çok canlı ve hareketli bir çocuktu. İlkokulu Bebek'te okudu, Üsküdar'da Füyuzati Osmaniye Rüştiye'sinde ve Üsküdar Paşakapısı İdadi'sinde okudu, sanata olan ilgisinden Tophane Sanat Okulu'na geçti ve bu mektebi bitirdi.
1912'de Balkan Harbi'ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey'in yanında gönüllü olarak katıldı. Edirne'ye giren kuvvetler içinde yer aldı. Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun'daki esir kampına kumandan oldu.
Tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine aldılar.   Tayyare Makinist Mektebi'nden Küçük Zabit (Gedikli/Astsubay) olarak mezun oldu.    Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı'nda Bağdat cephesine gönderildi. Orada 2 Şubat 1916 tarihinde bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul'a döndü.

Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek tayyareci oldu. Pilot olarak ilk uçuşu 21 Mayıs 1916 tarihindedir. 15 Kasım 1916 tarihinde tayyarecilik tahsilini bitirerek pilot diplomasını aldı.

1917 sonbaharında Kafkas Cephesi'ne, 7. Tayyare Bölüğü'ne atandı. Orada bir Rus uçağı düşürerek Kafkas Cephesi'nde uçak düşüren ilk tayyareci oldu.

8 Ekim 1917 günü bir hava savaşında yaralanarak düşünce, Rus'lara esir olmadan önce uçağını teslim etmemek için yaktı. Esir olarak Hazar Denizi'ndeki Nargin Adası'na gönderildi. Azeri Türklerinin yardımı ile adadan yüzerek kaçtı. Nargin Adası’nın karşısındaki Bakü, Rus işgali altında olduğundan, savaşa katılmayan İran’da karaya çıktılar. Birlikte kaçtığı istihkâm Teğmeni Salih Bey ile 2,5 ayda yaya olarak Süleymaniye üzerinden Musul’a geldiler.

İstanbul'a geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü'ne tayin oldu. Vecihi Bey İstanbul hava müdafaasına katıldı. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin arasında gizlice Harem'den kalkan bir gemiyle Mudanya'ya, oradan Bursa ve Eskişehir üzerinden Konya’ya giderek Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nda Vecihi Hürkuş, “Sivil Pilot”tur.

Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir / Seydiköy Hava Meydanını işgal eden tayyareci olmuş, TBMM'den üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır.
Kurtuluş Savaşı içinde Akşehir'de Jandarma Komutanı Ratıp Bey'in kızı Hadiye Hanım'la evlendi. İzmir'de Gönül, İstanbul'a döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı olmuştur.

Savaş sonrası İzmir'de Seydiköy'de açılan tayyare okulunda yeni tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında İzmit mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir'de Binbaşı Fazıl'ın eğitim uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle yeniden İzmir'e çağrılmış, kara ve deniz okulunda öğretmenliğinden başka fen işleri ile de uğraşmış. Savaşta çekilen yoklukların giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri başlamıştı.

Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu tayyaresini almaya görevlendirilmiş. Hizmet karşılığı bu uçağa “Vecihi” adının verilmesi, 1919'dan beri uçak projeleri yapan Hürkuş'ta uçak inşa etmek düşüncesini yeniden canlandırmıştır.

Ganimet olarak Yunanlılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI'yı imal etmiştir. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda teknik heyetten birinin "Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar" sözü üzerine Hürkuş,  28 Ocak 1925'de uçağı Vecihi K VI ile ilk uçuşunu yapar.

İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek hava kuvvetlerinden ayrılıp Ankara'ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti'ne (T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize etmekle görevlendirilir. Gazi Mustafa Kemal'in "İstikbal göklerdedir..." yönermesiyle havacı bir kuşak yetiştirmek için kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile yaşayan bir kuruluş olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava sanayi kurmak amacındaydı. Hürkuş, yaptığı uçağını geri alıp, T.T.C.'nin bağış toplama faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyordu ama uçağını geri almayı başaramadı.

Bağış toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlandı. Bağışa göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. Türk Tayyare Cemiyetine ilk yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan ilk uçağa da Ceyhan adı verilmiştir.
Hürkuş'un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu uçakla başlamıştır.

Bu arada Avrupa havacılığının incelemek için bir heyetle Hürkuş, ikinci kez Avrupa'ya gider. Almanya'da Junkers ve Rohrbach uçak fabrikalarını ziyaret ederler. Bu fabrikalar Türkiye'de anonim şirket halinde tayyare fabrikası kurmak fikrindeydiler. Fransa'da da Breguet, Potez, Hanriot gibi birçok fabrikaları ziyaret etmişler, Hürkuş da bu fabrikaların uçaklarıyla tecrübe uçuşları yapmış, Potez 25 tipindeki rekor tayyaresiyle akrobasi uçuşundan sonra fabrika tarafından Atlantik Okyanus geçiş uçuşu yapması için teklif yapılmış, fakat Fransız Aero Kulübü'nün baskısı ile teklif suya düşmüştür.

Türkiye'ye dönüşte 19 Ekim 1925'de Tayyare Cemiyeti Yönetim Kurulu istifa etmiş, cemiyetin tasarı ve projeleri suya düşmüş, elindeki tayyare, vasıta ve elemanları hava kuvvetlerine verilerek havacılıkla ilgisi kesilmiş oluyordu. Hürkuş'un da tekrar hava kuvvetlerinde görev alması istenince istifa etmiştir.

Milli Savunma Bakanlığı, Kayseri'de Tayyare Onarım ve Motor Anonim Şirketi (TOMTAŞ) adında bir fabrika kurmak için anlaşır. Hürkuş, TOMTAŞ'ın teklifini kabul ederek Almanya'ya gider. Hürkuş, Almanya'da Junkers A.20 tayyarelerinde bazı noksanlıklar bulur, onların düzeltilmesi ile Junkers A.35'lerin yapımını da üstlenir.

18 Temmuz 1926'da telgrafla memlekete çağrılır, Junkers A.35'in satın alınması için tecrübe uçuşu istenir. Junkers bu uçuşun özellikle Hürkuş tarafından yapılmasını, uçağının zamanın en modern ve yüksek ateş kudretinde iki kişilik av tayyaresi, savaşta her tarafa ateş saçabilme gücü olduğunun kanıtlanması için Fransızların gözde uçağı Nieuport Delage ile savaşını ister. 1 Ağustos 1926 da temsili savaş yapılır, savaşı Junkers A.35 ile Hürkuş kazanır.

Hürkuş yurda döndükten sonra, TOMTAŞ emrinde biri 14 kişilik 3 motorlu Junkers G.24, diğeri altı kişilik tek motorlu Junkers F.13 yolcu tayyareleriyle Ankara - Kayseri arasında ulaşım uçuşları yapar. Tarih 1927'dir. Hürkuş'un bu uçuşlarının, yurdumuzda ilk hava yolları uçuşları olduğu düşünülebilir.

Hürkuş, TOMTAŞ'a, Junkers A.35'in kanatlarına benzin depoları ilavesi ile havada kalma süresini uzatarak Ankara-Tahran uçuşunu direkt yaparak, İran devletine uçağı göstermek ve hükümetimizin rızasıyla devletimizin ihtiyacından fazlasının yabancı devletlere de satılabilmesi fikrini açmış. Bu yapılırsa hem devletimiz şereflenecek, hem de TOMTAŞ'a büyük faydası sağlayacaktı. O sırada henüz TOMTAŞ fabrikası teşekkül etmemiş ve Junkers A.35 tayyaresi de TOMTAŞ'a devredilmemiş olduğundan bu uçuşu reddedilmişti.

16 Eylül 1926 tarihinde Türkiye'de ilk paraşüt gösterisi Ankara'da yapıldı.  Vecihi Hürkuş'un kullandığı Junkers F–13 uçağından Alman paraşütçü Heinke'nin 700 m irtifadan yaptığı 178. atlayışı Gazi Mustafa Kemal ve Ankaralılar izlediler.

Milli havacılığımız için güzel bir başlangıç olan TOMTAŞ ne yazık ki 1928 yılına kadar çalışmalarına devam edebildi. Kötü yönetimi yüzünden 1928'de iflas etmiş, daha doğrusu iflas ettirilmiştir.
Hürkuş 1925'de Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul'da iken sevdiği, Mustafa Kemal'in yanına Anadolu'ya geçtiği için ailesi tarafından kendisine verilmeyen İhsan Hanım'la anlaşmış, eşinden ayrılarak onunla evlenmiş ve 1927'de Perran isimli bir kızı daha doğmuştur.

Bir yıllık aradan sonra Hürkuş, Türk Hava Kurumu'ndaki eski görev yeri olan Teknik Şubeye döner.
1930 yılı Sanayi Kongresi Ankara'da toplanmış, Halkevi'nde de Yerli Mallar Sergisi açılmıştır. Hürkuş burada yerli malı uçaklarının resim ve maketleri ile üstten kanatlı kapalı kabinli Vecihi K-XI tipi uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi görür. Kurumda boş durmaz, yeni uçak model ve tiplerini tasarlamaya devam eder.

1930 yılı yıllık iznini iki ay ücretsiz olarak uzatıp Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, üç ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi XIV uçağını inşa etmiştir. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara'ya dönmüş, Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığı'na müracaat ederek müsaade istemiştir.

14 Ekim 1930'da, "Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir" cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla Çekoslovakya'ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Uçak Ankara’da sökülmüş, Demiryolu vagonları ile Haydarpaşa’ya, Sirkeci’den de Prag’a gönderilmiştir.

Hürkuş, 6 Aralık 1930'da Prag'a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.

Hürkuş 23 Nisan 1931'de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde "Yaşasın Türk Tayyareciliği" yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır.
25 Nisan 1931'de Çekoslovakya'dan uçarak Türkiye'ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931'de Türkiye'ye gelmiştir. Hürkuş, uçağının atıl kalmaması için Posta İdaresi ile çeşitli görüşmelerde bulunur. İlk kurulmak istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile Ankara-İstanbul arasında düşünülür.

Bu arada Türk Hava Kurumu yeni bir turne planlar. Ankara'dan başlayan uçuş Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy'de tamamlanır. Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafla büyük yardımcısı makinisti Hamit'in işine son verilir Hürkuş'a ödenen uçuş tazminatı kesilerek Vecihi XIV uçağı uçuştan men edilir. Bundan sonraki uçuşların Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum Hürkuş'un kurum'dan tekrar ayrılmasına neden olur.

Gezileri sırasında gençlikte oluşturduğu uçma sevgisi ile bir havacılık okulu açmayı düşünür. 21 Nisan 1932'de İlk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu kurar. İkisi kız olmak üzere 12 öğrenci kaydolur. 27 Eylül 1932'de eğitim ve öğretime başlanır. Okulun gayesi Türk gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı.
Okulun motorlu ve motorsuz iki şubesi vardı. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak yapılıyordu. Büyük bir atölyesi vardı. Kalamış'ta bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası, bir de Fikirtepesi'nde uçuş alanları vardı.

İlk 12 öğrenci Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan, Eribe ve Türkiye’nin ilk kadın pilotu olan Bedriye (Gökmen) idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir kazası olmamıştır. Zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin Tekel İdaresi'nin ve İş Bankası'nın reklâmlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.

Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5.000 TL vermiş, böylece 1933'de adı "Nuri Bey" olan “Vecihi XVI” kapalı kabin uçağı yapılmıştır.

Aynı yıl tek satıhlı “Vecihi XV” uçağını da inşa etmişler ve 30 Ağustos 1933'de iki Vecihi XIV, iki tane Vecihi XV ve Nuri Bey Vecihi XVI uçakları ile öğrencileri, İstanbul göklerinde gösteri uçuşu yapmışlar. Okulda, bir de “Vecihi SK-X” adlı, uçak motoru ile çalışan deniz botu yapılmıştır.

Öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan, Muammer Öniz, Osman Kandemir, ilk kadın tayyarecimiz Bedriye Gökmen ve kızı (yeğeni) Eribe yalnız uçmayı başarmışlardır. Vecihi Sivil Tayyare Okulu parasal sorunlardan ve yetiştirdiği öğrencilerin diplomalarına denklik verdirememiş olmasından kapanmıştır.

1935 yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca, çağrılı olarak Rusya'ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür ve dönüşünde Atatürk'e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde kendisini havadan saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan izlediği Hürkuş hakkında da Fuat Bey'den bilgi ister. Aldığı cevaplar karşısında Büyük Atamız: "Ya, öyle mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi'den faydalanın!" emrini verir.

Hürkuş Ankara'ya çağrılır. O da uçağına atlayarak Ankara'ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir. Türk Kuşu'nda yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek istediği şeylerdir.

Başöğretmen olarak amatör gençleri çalıştırmak, Etimesgut hangarlarını yapmak, yaz kampı için uçuş sahası İnönü'nün bulunması ve okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan ve Muammer Öniz'in Rusya'ya eğitime gönderilmesi onun mutluluğu olur.  Ne yazık ki 29 Ekim 1936'da yeğeni Eribe'nin paraşütünün açılmaması nedeniyle düşmesi ve 30 Ekim 1936 günü şehit olması onu çok üzmüştür.

Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi için Hürkuş'u Almanya'ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebi’ne ihtisas sınıfından başlatılmış, bir buçuk yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat 1939'da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye'ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak, "Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini" almak istedi. Ancak yetkililer, "iki yılda mühendis olunmaz" diye bir gerekçe ile kabul etmemişlerdir.

Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Türk Hava Kurumu'nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkânın olmadığı Van'a tayin edilir. Bunun üzerine istifa ederek kurumdan ayrılır.

1942 Yılında “Vecihi Havada” kitabını yayınlar. Bu kitabında, 1915-1925 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk döneminde yaşadıklarını, ilk uçağını nasıl yaptığını anlatır.

Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947'de Kanatlılar Birliği'ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş oldu.

1948'de Türk Hava Kurumu'ndan Magister tipi bir öğrenim uçağı temin ettiler. Kızı Gönül'ün Yazı İşleri Müdürü olduğu "Kanatlılar" adlı aylık bir dergiyi, 12 sayı çıkarttılar. Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri olan Kanatlılar Birliği fazla yaşayamadı.

1951'de beş arkadaşıyla birlikte havadan zirai ilaçlama yapmak üzere "Türk Kanadı" adı ile bir şirket kurmuş, Sait Bayav ve Muammer Öniz'le İngiltere'ye giderek Auster MK-V tipi üç uçak almışlar. Türkiye'ye döndükten sonra ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine Hürkuş, haklarından vazgeçerek şirketten ayrılır. 1952'de Paro mamasının reklâmını yapmak için tekrar İngiltere'ye giderek Percival Proctor V tipi dört kişilik hafif turist tipi tayyare alır. Bu tayyare ile değişik müesseselerin reklâmını yaptı. Paro bebek maması, Puro sabunu gibi gıda ve malzemeleri ufak kâğıt paraşütlerle uçaktan dağıtarak, kanatlarına taktığı patiskalar üzerine banka isimlerini yazarak reklâmcılık yaptı.

6 Ağustos 1954'de “40. Hizmet Yılı”nı kutlamak için Yeşilköy Uluslararası Havaalanı'nın salonunda "Türk Havacılar Bayramı" adıyla bir jübile yapıldı.

29 Kasım 1954'de Hürkuş Hava Yolları'nı kurdu. Türk Hava Yolları'nın seferden kaldırdığı uçaklardan sekiz tayyare Ziraat Bankası'ndan kredi ile satın alınmıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak, izin vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi, ama kazalar, kaçırılmalar, sabotajlar sonunda Hürkuş Hava Yolları'nın uçakları uçuştan men edildi.

Buna rağmen elinde kalan son uçağını (TC-ERK) da Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu'da toryum, uranyum ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı.

Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş, icra takipleri, davalar neden ile vatana hizmet tertibinden kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur.

Ankara'da anılarını yazarken, beyin kanamasından komaya girdi. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların aya ayak basmak üzere dünyadan ayrıldığı gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu.

Ankara, Cebeci Asri Mezarlığı'nda defnedildi.

Yakup Aksoy Kemençesiyle Sarı Gelin Hikayesi

Sarı Gelin ezgisi benim de içimi parçalayan bir Anadolu ezgisi... Karadeniz kemençemi ne zaman elime alsam yüreğimden parmaklarıma orada yay ve tele uzanan duygu seli bu ezgiyi çıkarıp yayıyor ortaya...  Bu ezgiyi kimler hangi tarzda söylemiş, hangi enstrümanları kullanmış, hangi makam ile okumuş diye incelediğimde gördüm ki icra eden her sanatçı kendi duygusunu da katmış bu ezgiye.. Hüzün, türkünün hikayesi ile icra edenin yüreği arasında köprü kurmuş adeta...
İşte 200 bin misafir öğrencinin buluştuğu Mezunlar Erzurum'da etkinliğinde Karadeniz kemençem ile icra edeceğim ezginin bendeki izlerini paylaşmak istedim sizlerle... (Morfikirler Haberi)

YAKUP AKSOY KEMENÇESİYLE SARI GELİN HİKAYESİ
Sarı Gelin, eski çağlardan beri Çoruh ırmağı boyunda yaşayan Hırıstıyan Kıpçak beyinin kızıdır. Ve saçları sarıdır. Zaten türkü adını da bey kızının sarışın olmasından alır. Erzurum'lu bir delikanlı sarışın Kıpçak beyinin kızına aşık olur ve Erzurumlu delikanlı ile sarışın Kıpçak kızının arasında büyük bir aşk başlar.  Bu aşk Erzurum ve yöresinde yaşanmaktadır. 
Günümüzde türkünün hem Ermenice hem Türkçe versiyonları mevcut olmakla beraber, türkünün Anadolu'nun bağrından çıkan Türkçe bir türkü olduğu yönünde görüşler ağır basmaktadır. Bu iddia ise, Türk kültüründen etkilenen Ermeniler arasında birçok şifahi halk edebiyatı ürünümüzün yasıyor olmasından kaynaklanmaktadır. 
Sarisin Kipcak kizina asik olan delikanlının ailesi kiz ile evlenmesine karşı çıkar. Delikanlı ise kıza deli gibi aşık olur ve aşkını şiirle mırıldanarak söyler. 
Kız bey kızıdır. Zaten bey de kızını vermez bu delikanlıya… Delikanlı sarışın güzel kızı kaçırmaya karar verir ve nihayet kaçırır.  Kıpçak beyinin adamları iki kaçak aşığın peşine düşer ve uzun bir takipten sonra bulurlar ve delikanlıyı öldürürler.
Aslında bu hikayeye konu olan kızın Gürcü olduğu yönünde de iddialar vardır. Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doc. Dr. Gürsoy Solmaz, Sarı Gelin türküsünün kahramanı olan genç kızın 1130'lu yıllarda yörede hüküm süren Gürcü Penek Kralı'nın  kızı olduğunu ileri sürmektedir. Solmaz, ''Türkünün kahramanı kız ne Türk ne de Ermeni'dir, Sarı Gelin aslında Gürcü kızıdır..."' demiştir. 
Ancak Sarı Gelin türküsünün dilden dile dolaşmasının , acılı ve hüzünlü bir aşkın hikayesi olmasından kaynaklandığı muhakkaktır.


Yakup Aksoy 27 Haziran 2012 Beykoz/İstanbul

26 Haziran 2012 Salı

200 Bin Misafir Öğrenci "Mezunlar Erzurum'da" Etkinliğine Davet Edildi

Yakup Aksoy -Mantı Keyfi Kurucu Ortak, Karikatürist, Kemençe Sanatçısı
On sekizi doldurup da yeni heyecanlara, geleceğe doğru gittiğim ilk duraktı Erzurum... Hani Somon Balıkları'nın hayat çizgisi ile insanların hayat çizgisi birbirine benzer ya, dönüş yolunda 31 yıl sonra Erzurum'da olacağım yeniden... 

1957 yılında kurulan Erzurum Atatürk Üniversitesinden mezun olan 200 bin öğrenciye davet yapıldı... Duyan isteyen ve durumu müsait olanlar "Mezunlar Erzurum'da" sloganıyla yeniden bir araya gelecek o günleri yaşayacaklar... Yeniden Yurt Kur yurtlarında konaklayıp Mediko Sosyal yemekhanesinde karın doyuracaklar... Büyümüş hal ve durumlarının bir kenara bırakıp yeniden o küçük ve acemi heyecanlı günlerine dönecek misafir öğrenciler.. Bu etkinlik 29-30 Haziran ve 01 Temmuz 2012'de tarihlerinde gerçekleşiyor.

Etkinliği ERATÜN: Erzurum Atatürk Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği düzenliyor.

İNSAN EN ÇOK ÇOCUKLUK, ÖĞRENCİLİK VE ASKERLİK GÜNLERİNİ ÖZLER: ÇÜNKÜ YARINLARA HAZIRLANMAK İÇİN KEYİFLİ VE HEYECANLI ÇALIŞMALAR YAPILIR BU SIRADA
Gençlik enerjisi, bitip tükenmeyen hayal ve ideallerle dünyaya açıldığım Erzurum'da o zamanki mekanlar, arkadaşlar yurt yatakhanesi, yemekhanede arkadaşlarımla bir arada olmak beni çok heyecanlandırıyor. Şimdi Kurucusu olduğum Mantı Keyfi'nin marka ve pazarlama, marketing deneyimleri ve son iki yılda öğrendiğim Karadeniz Kemençesi ile sunacağım Sarı Gelin ve Anadolu Ezgileri ile Erzurum'a daha yüklü ve renkli dönmüş olacağım...Bu benim için bilgi yetenek ve deneyimlerimi paylaşabileceğim; diğer yandan işimle ilgili araştırma yapacağım hem de çok sevgili arkadaşlarımla buluşup yeniden o günleri ve hatıraları yaşayabileceğim bir deneyim olacak..

1981-983 yıllarında Erzurum Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde öğrendiklerim ve arkadaşlarımla paylaştığım ve yaşadıklarım sonraki yaşantımda bana çok değer kattı ve katmaya devam ediyor.. Yatay geçiş sonrasında tahsil hayatımı tamamladığım Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesiyle birlikte bir lisans programını tamamladım ama iki ayrı fakülteden mezun olur gibi oldum...

Şimdi yeniden evimden çıktığım o yıllardaki heyecanla Erzurum'a arkadaşlarım ve hatıralarımla buluşmaya gidiyorum...

Yakup Aksoy
19 Haziran 2012 Beykoz/İstanbul

MEZUNLAR ERZURUM'DA PROGRAMI
TARİH: 29-30 Haz./01 Tem. 2012
29 Haziran İntikal
30 Haziran Mezunlar Kortej Yürüyüşü /Mediko Sosyal'da Yemek/ Kep Atma Töreni/ Konser/
01 Temmuz /Gezi/Serbest Görüşme/Dönüş
Organizasyon: ERATÜN: Erzurum Atatürk Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği


YAKUP AKSOY BİLGİ LİNKLERİ:

 

http://yakupaksoy.blogspot.com/  


MEZUNLAR ERZURUM'DA BİLGİ LİNKLERİ:

Mezunlar Erzurum'da Web Sitesi : http://mezunlarerzurumda.org/

Mezunlar Erzurum'da Facebook Page Fun : http://www.facebook.com/mezunlarerzurumda

18 Haziran 2012 Pazartesi

Kemençeyle Sarı Gelin Ezgisiyle Yakup Aksoy "Mezunlar Erzurum'da" Etkinliğinde Hasret Gideriyor

Yakup Aksoy -Mantı Keyfi Kurucu Ortak, Karikatürist, Kemençe Sanatçısı
On sekizi doldurup da yeni heyecanlara, geleceğe doğru gittiğim ilk duraktı Erzurum... Hani Somon Balıkları'nın hayat çizgisi ile insanların hayat çizgisi birbirine benzer ya, dönüş yolunda 31 yıl sonra Erzurum'da olacağım yeniden... 


1957 yılında kurulan Erzurum Atatürk Üniversitesinden mezun olan 200 bin öğrenciye davet yapıldı... Duyan isteyen ve durumu müsait olanlar "Mezunlar Erzurum'da" sloganıyla yeniden bir araya gelecek o günleri yaşayacaklar... Yeniden Yurt Kur yurtlarında konaklayıp Mediko Sosyal yemekhanesinde karın doyuracaklar... Büyümüş hal ve durumlarının bir kenara bırakıp yeniden o küçük ve acemi heyecanlı günlerine dönecek misafir öğrenciler.. Bu etkinlik 29-30 Haziran ve 01 Temmuz 2012'de tarihlerinde gerçekleşiyor.


Etkinliği ERATÜN: Erzurum Atatürk Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği düzenliyor.



İNSAN EN ÇOK ÇOCUKLUK, ÖĞRENCİLİK VE ASKERLİK GÜNLERİNİ ÖZLER: ÇÜNKÜ YARINLARA HAZIRLANMAK İÇİN KEYİFLİ VE HEYECANLI ÇALIŞMALAR YAPILIR BU SIRADA
Gençlik enerjisi, bitip tükenmeyen hayal ve ideallerle dünyaya açıldığım Erzurum'da o zamanki mekanlar, arkadaşlar yurt yatakhanesi, yemekhanede arkadaşlarımla bir arada olmak beni çok heyecanlandırıyor. Şimdi Kurucusu olduğum Mantı Keyfi'nin marka ve pazarlama, marketing deneyimleri ve son iki yılda öğrendiğim Karadeniz Kemençesi ile sunacağım Sarı Gelin ve Anadolu Ezgileri ile Erzurum'a daha yüklü ve renkli dönmüş olacağım...Bu benim için bilgi yetenek ve deneyimlerimi paylaşabileceğim; diğer yandan işimle ilgili araştırma yapacağım hem de çok sevgili arkadaşlarımla buluşup yeniden o günleri ve hatıraları yaşayabileceğim bir deneyim olacak..


1981-983 yıllarında Erzurum Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde öğrendiklerim ve arkadaşlarımla paylaştığım ve yaşadıklarım sonraki yaşantımda bana çok değer kattı ve katmaya devam ediyor.. Yatay geçiş sonrasında tahsil hayatımı tamamladığım Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesiyle birlikte bir lisans programını tamamladım ama iki ayrı fakülteden mezun olur gibi oldum...


Şimdi yeniden evimden çıktığım o yıllardaki heyecanla Erzurum'a arkadaşlarım ve hatıralarımla buluşmaya gidiyorum...


Yakup Aksoy
19 Haziran 2012 Beykoz/İstanbul


MEZUNLAR ERZURUM'DA PROGRAMI
TARİH: 29-30 Haz./01 Tem. 2012
29 Haziran İntikal
30 Haziran Mezunlar Kortej Yürüyüşü /Mediko Sosyal'da Yemek/ Kep Atma Töreni/ Konser/
01 Temmuz /Gezi/Serbest Görüşme/Dönüş
Organizasyon: ERATÜN: Erzurum Atatürk Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği


VİDEO: MEZUNLAR ERZURUM'DA:)) Sarı gelin-Yakup Aksoy Kemençesi ile (29-30 Haz. / 1 Tem. 2012) http://www.youtube.com/watch?v=9v4I_wY1rAQ


YAKUP AKSOY BİLGİ LİNKLERİ:

 

 

 

 

http://yakupaksoy.blogspot.com/  



MEZUNLAR ERZURUM'DA BİLGİ LİNKLERİ:

Mezunlar Erzurum'da Web Sitesi : http://mezunlarerzurumda.org/

Mezunlar Erzurum'da Facebook Page Fun : http://www.facebook.com/mezunlarerzurumda


Efendiler!.. Acarkent-Riva-Şile kavşağında düzenleme yapmak için savcı, ya da başka bir kamu yöneticisinin trafik kazasında ölmesini mi bekliyorsunuz?..

Memleketimin halleri ilginçtir. Kamu Yönetiminde pek çok kimse yıllarca alır maaşlarını ohh yavrum keka yatar dururlar... Ev ile işleri arsında gider gelirler keyif yaparlar.. İcraat yapmaları için mutlaka ya özel kesim ya da özellikle Kamu kesiminin bir problemden zarar görmesi lazım ki çalışsın bu maaşzadeler... Bu durumu bildirdiğim zaman ile bu gün arasında 40 gün geçti kıpırtayan yok maşallah..


Uzun anlatmayacağım Beykoz Acarkent Riva-Şile sapağında her hafta mutlaka birkaç trafik kazası olmasına rağmen, bu durumu ilgililere bildirmeme rağmen dişe dokunur bir hareketlenme göremedim.. Gönderdiğim yazı ve elektronik postaya elektronik posta ile usulen cevap veriyorlar. 

KAMU YÖNETİMİ FERİZLİ'DE KAVŞAĞI DÜZENLEMEK İÇİN KAMU YÖNETİCİSİ SAVCININ TRAFİK KAZASINDA ÖLMESİNİ Mİ BEKLEDİ
2009 yılında Adapazarı'nın Ferizli İlçesinde Karasu-Adapazarı yolu üzerinde meydana gelen trafik kazasında İlçe Savcısı vefat etmişti.. Olay sonrasında bir hafta içinde o kısımdaki trafik düzenlemesi yapılmıştı. Yapılan yeni düzenleme ile Ferizli'nin giriş ve çıkışına geniş ve kontrollu iki adet kavşak konulmuş ve o tarihten sonra olabilecek trafik kazaları önlenmişti.. Bu düzenleme daha önce yapılamaz mıydı?.. 

İHBAR EDİYORUM! ÖLÜMLÜ BİR TRAFİK KAZASI SONRASINDA BU ACARKENT-RİVA-ŞİLE KAVŞAĞINDA DÜZENLEME YAPARSANIZ ÖLÜMDEN SORUMLU OLARAK HESAP VERİRSİNİZ
Tabii bu bir haftada yapılabilecek işi yıllarca yapmadınız.. İhbar etmeme uyarmama rağmen yapmıyorsunuz. Yarın ölümlü bir trafik kazası olur, ölende medyatik bir kimse yada kamu yöneticisi olur da kavşağı düzenlerseniz teşekkür yerine sanık sandalyesine oturursunuz haber vereyim dedim..


İLGİLİ KAMU MAKAMLARINA İLETTİĞİM TARİH VE YAZI: 

8 Mayıs 2012 Salı 8 Mayıs 2012 Beykoz Acarkent Şile-Riva sapağında acil trafik düzenlemesi yapılsın, kazalar önlensin


Yakup Aksoy
18 Haziran 2012 Beykoz/İstanbul


ÖNEMLİ NOT: BU HABER E-MAİL İLE İLGİLİ KURUMLARA İLETİLMİŞTİR
Gelen Cevaplar: 18 Haziran 2012: İBB Beyaz Masa: Sayın:  yakup aksoy, Beyazmasa başvuru formunuz kaydedildi. Başvuru Numaranız:1517516 Güvenlik Numaranız:37900 Başvurunuz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürlüğü Beyazmasa Birimi'ne ulaşmıştır. Girmiş olduğunuz iletişim bilgileri aracılığıyla tarafınıza bilgi verilecektir. İlginize teşekkür ederiz.
Beykoz İlce Emniyet Müdürlüğü 18 Haziran 2012Bahse konu bildirmiş olduğunuz yer İlçe Jandarma Bölgesi sorumluluk bölgesi olduğundan, ilgili şikayetinizi Beykoz İlçe Jandarma Komutanlığına yapmanız gerekmektedir. İyi Günler. (NOT: Akabinde bu bilgi Beykoz İlce Jandarma Komutanlığına iletildi tarafımdan)
İBB BEYAZ MASA'DAN GELEN E-MAİL:)) UMARIM BU E-MAİLİ BİLGİSAYAR OTOMATİK OLARAK İLETMEYİP İLGİLİ-SORUMLU BİR KİŞİ YAZMIŞTIR... BAKACEYİZ VE GÖREÇEYİZ NELER OLACAK:))
İlgi : 08/05/2012 23:20:40 Tarih ve 1456483 Nolu Başvurunuz 
Başvuru iletinizde yer alan konu, gereği için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü yetkililerine iletilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucu alınan cevap aşağıdaki gibidir : Söz konusu talebiniz gereği için bölge sorumlularına iletilmiş olup bölgeye ilişkin proje çalışmaları devam etmektedir. Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü 
------------------------------------------------------ 
Aşağıda yer alan bağlantıdaki kısa ankete zaman ayırmanız, çalışmalarımızda bizim için yol gösterici ve belirleyici olacaktır.

http://application2.ibb.gov.tr/bmanket

İyi günler dileriz. 
FATİH GÜVEN 
İBB BEYAZMASA 
HALKLA İLİŞKİLER UZMANI 
02124495853 
fatih.guven@ibb.gov.tr 
ALO 153 BEYAZMASA