26 Nisan 2012 Perşembe

Süleyman Bilgin: Sürmene'de bir doğa, tarım ve kültür girişimcisi

Yakup Aksoy / Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Yönetim Danışmanı-Kemençe Sanatçısı
Somon balıklarının yaşam çizgilerinde ömrünün son zamanlarında doğdukları yere dönme arzu ve gayreti vardır... Bende kırklı yaşlar ve sonrasında memleketimi, oraların seslerini, rüzgarı, denizi ve deresini özler oldum, aynı somon balıkları gibi... O sesleri daha çok duyar oldum... Trabzon-Sürmene-Köprübaşı Güneşli Köyü'me giderken yada gelirken Sürmene çarşısında Süleyman Bilgin'in dükkanına uğramadan geçmem... Karadeniz kültürü ile doğan, beslenen, yaşayan ve yaşatan Süleyman Bilgin ve O'nu emsallerinden ayıran özellikleri paylaşacağım şimdi de..

Sürmene çarşısında Köprübaşı Minibüs Durakları yakınında Manahoz Deresine bakan küçük ama sevimli bir ticarethanesi var O'nun.... Mekan merhum baba Nazım Bilgin'den kendisine kalmış O'da babasının işini aynı heyecan ve özenle sürdürüyor..

Süleyman Bilgin'in mekanı şifalı otlar ve bölgede yetişen envayi çeşit nebatat ile doludur.. bununla birlikte, kazan, güğüm, kutal, kaşık gibi bölgede eskiden beri kullanılan malzemeleri de raflarında görebilirsiniz.. Süleyman Bilgin bölge köy, yayla ve mezralardan çevrede yaşayanların topladığı şifalı ot ve bitkileri satın alır onları yurt içi ve yurt dışı pazarda değerlendirir...
SÜLEYMAN BİLGİN KÜÇÜK GİRİŞİMCİLERİ DESTEKLEYEN DAHA BÜYÜK ÖLÇEKLİ BİR GİRİŞİMCİDİR
Karadeniz bölgesi dünya da sayılı zengin flora bitki zenginliklerini barındırıyor.. Her ne kadar son yıllarda HES'lerle başlayan doğa kıyımı devam etse de bu bu gün için böyledir. İşte az yada çok toplanan şifalı bitkiler, yayla çayı, ligarba, aslan pençesi gibi pek çok bitki Süleyman Bilgin'in dükkanında değerini bulur otla aşa, işe dönüşür.. Maalesef ki bu uğraşı Kamu ve Özel sektörden yerel idareden destek görmemesine rağmen Süleyman Bilgin yıllardır yolundan hiç ayrılmaz bölgeye hizmetini aratarak sürdürür. Memleketin otunu iş, istihdam ve nakit paraya dönüştürüyor... Hanelere aş, aileye iş kapısını açıyor bu mütevazi mekandaki çalışmalarıyla..

İşte bu yönüyle sebatkar ve sabırlı istikrarlı yanı ile Süleyman Bilgin Babası Nazım Bilgin'den devraldığı hizmet bayrağını şeref ve gururla taşıyor. Bölge ekonomisine çok önemli katkı sağlıyor...  Süleyman Bilgin ticarethanesi...

SAĞAN PATATES, SARIMSAK VE SEBZELİ İSTAVRİT BUĞULAMAYI YEDİK, BİR DAHA Kİ SEFER BİRLİKTE KEMENÇE ÇALAR TÜRKÜ SÖYLERİZ KISMETSE
Bu Nisan 2012'de son gidişimde esnaf sofrasına rast geldim... Kısmetmiş istavrit buğulamayı afiyetle yedik.. yemeği hazırlayan Enbiya Ağabeyimize teşekkürle birlikte takdirlerimizi de iletiyoruz.  Bu arada gelen giden, dost, arkadaş ve müşterilerle iş ve sohbet ettik... Lezzete kültür ve afiyet eklendi böyle bir ziyafet bu mekandan başka bir yerde olmazdı..

Süleyman Bilgin benim gibi kırkından sonra Kemençe çalmayı öğrenmiş... Birlikte çalıp söyleyelim dedi ama o kadar vaktim yoktu.. Bir daha sefere daha büyük bir organizasyon yaparız kısmetse.

Küçük hacimli ama büyük yürekli bir Girişimcilik öyküsü yıllardır Sürmene çarşısında Manahoz vadisinden akan sular gibi dolduruyor Karadeniz'i.. Günümüzde milyon, milyar dolarlık iş ve girişim hikayelerinin anlatıldığına bakıyorum da Süleyman Bilgin gibi girişimcilere biraz haksızlık etmiyor muyuz diye düşünüyorum.. Bu memleketin çilesini, yükünü taşıyan onlardır, dikkate alalım en azından önemli olduklarını bildirelim teşekkür edelim kendilerine..

Nisan 2012 Sürmene

Yakup Aksoy
Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Yönetim Danışmanı-Kemençe Sanatçısı

Köprübaşı Kaymakamı Erdinç Dolu'nun "Kamu Yönetiminde Girişimcilik" örnekleri yükseliyor

Yakup Aksoy / Mantı Keyfi Kurucu Ortak -Yönetim Danışmanı-Kemençe Sanatçısı

Merhum Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu'nun vizyonu memleketleri Köprübaşı'nda Kaymakam Erdinç Dolu'nun Başarılı "Kamu Yönetiminde Girişimcilik" örnekleri ile yükseliyor
Kaymakam Erdinç Dolu kendisini "Çat kapı" ziyaret ettiğim makamında beni ağırladı. Bir saat kadar birlikte Köprübaşı'nın geleceği ile ilgili projeler görüştük ve kısmetse aynı heyecan ve vizyonu paylaştığımız bu çok özel ve kıymeti "Kamu Yönetimi Girişimcisi Kaymakam Erdinç Dolu" ile gerek bölgede gerekse Türkiye'de değer yaratacak, fark edilecek projelere destek vereceğiz üreteceğiz bölge halkı ile hep birlikte...


Bölgenin, ticari, sanayi, kültürel, tarihi dokusuna uygun pek çok proje üretip bu projelere Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı ve AB fonlarından finansman temin eden Erdinç Dolu'yu makamında ziyaret edip çalışmalar ve yapılacaklar konusunda nasıl yardımcı olabileceğimizi konuştuk... 


İnsan işini severek yapar, hayal kurar, hedef koyar ve birlikte üreterek paylaşırsa başarılı olur...Hem kendisi
hem toplumu hemde dünya için kalıcı saygın eserler işler üretir.. Trabzon'da Manahoz vadisinde  Köprübaşı ilcesinde doğan ve Türk siyaset ve Kamu yönetiminde icat, buluş, girişim örnekleri ile dolu iki memleket sevdalısı Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu'nun doğduğu yerde şimdi Kaymakam Erdinç Dolu benzer başarılı çalışmaları ilçe halkı ile birlikte sürdürüyor...


Başta Ekoljik Oyuncak, Ahşap Otomobil olmak üzere onalarca proje üreten Kaymakam Erdinç Dolu'yu tanımak ve ürettiklerini paylaşarak benzer güzelliklerin yaşatılması için örnek alınmasını diliyorum..  


KAYMAKAM ERDİNÇ DOLU'NUN ÜRETTİĞİ 20 PROJE UYGULANIYOR, BİR TARAFTAN DA YENİ PROJELER ÜRETİLİYOR
İki yıldır görev yaptığı Köprübaşında şu ana kadar Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları’nda, Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı programında ve diğer farklı programlarda 20 proje üreterek uyguluyor Erdinç Dolu.. Ekolojik projeler ve Kervan Yolu projeleri de bunların içersindedir. Diğer tamamlanan projeler ise, öğrencileri geleneksel sınıf ortamından kurtarıp eğitimde kaliteyi yükseltmesi beklenen ‘Akıllı Sınıf’, öğrencilerin müzik yeteneklerini ortaya çıkarmak için ‘Ben de Bir Enstrüman Çalabiliyorum’,  ‘Eğitimde Fırsat Eşitliği’,  ‘İlçe Envanterinin Çıkarılması’, ‘Koyunculuğun ve Arıcılığın geliştirilmesi’, Fındık tarımı olarak yapılan mono kültür deseninin çeşitlendirilmesini sağlamak için ‘Altın Meyve Likarba’ gibi daha birçok projelerimizi tamamlamış bulunuyor iki yıllık süre içinde..

MANANHOZ VADİSİ-SÜRMENE-KÖPRÜBAŞI-BEŞKÖY-HARMANTEPE-SULTANMURAT-GÖNEŞARA VE KACALAH DAĞI KARADENİZ'İN YENİ CAZİBE MERKEZİ OLACAK
Köprübaşı kaymakamı Erdinç Dolu'nun bölgede yaptığı başarılı uygulamalar halk tarafından sevgi, ilgi ve takdirle karşılanıyor... Türkiye ve Dünyada ekolojik tarım ve hayvancılık destekli alternatif doğa ve kültür turizmin değer kazandığı olgular Köprübaşı'nda diğer kamu yöneticileri ve bölge halkının da desteği ile yeni üretimi istihdam alanlarının açılmasına vesile olacak..

Sürmene'den başlayarak Manahoz Vadisi boyunca uzanan sonrada Kervan Yolu projesinin tamamlanmasıyla komşu köy yayla ve mezirelerin bulunduğu alan ve Köprübaşı Karadeniz'de Sümela Manastırı, Uzungöl, Ayder Yaylası gibi cazibe merkezi çekim alanı olacaktır..

2009' YILINDA GÜNEŞLİ KÖYÜ'MÜ ZİYARET ETTİĞİMDE YAZDIĞIM MAKALE VE ÇEKTİĞİM VİDEOLARDA ÖNGÖRDÜĞÜM İSTEDİĞİM ÇALIŞMA ŞU AN KÖPRÜBAŞI'NDA KAYMAKAM ERDİNÇ DOLU TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLİYOR.
2009 Ekim ayında Köprübaşı Güneşli Köyü'me yaptığım seyahatte köylünün işsiz ve garip haline üzülmüş 
"-Bölgemizde diken yaprakları çok hızlı büyüyor, bu bitkiyi ekonomiye katabilir miyiz?" diye sormuştum.. Bunun üzerinde köyün örnek girişimcisi Merhum Fono Dayı "-Vaktiyle ben 840 kg diken yaprağını Sürmene'de Nazım Bilgin'e sattım" demişti..Konu ile ilgili Sürmene'de Nazım Bilgin'in oğlu Süleyman Bilgin'le yaptığım görüşmede bölgede şifalı ot ve bitkilerle ilgili büyük imkanlar bulunduğunu destek ve fırsat verilirse önemli değerler üretilebileceğini söylemişti..

Güneşli Köyü'nde izlenimlerimi "-Köprübaşı Kaymakamı makamında, oturmasın, çıksın köyleri dağları dolaşsın, Fono Dayı'yı dinlesin bölgenin potansiyelini üretim ve istihdama dönüştürsün demiştim.." Dileğim gerçek oldu Kaymakam Erdinç Dolu bu tespit ve dileğimden bir yıl sonra göreve geldi ve hayal ettiğimden daha fazla çalışmalar yaptı.. Makamında ziyaret edip görüş düşünce ve planlarımı paylaştığım Kaymakam Erdinç Doluyu takdir ve tebrik ediyor yurdumun her yanında benzer "Kamu Yönetimi Girişimci" sayılarının artmasını diliyorum..


KAYMAKAM ERDİNÇ DOLU HAKKINDA BİLGİ VE VİDEO LİNKLERİ:


Nisan 2012 Köprübaşı ve Güneşli Köyü

Yakup Aksoy
Mantı Keyfi Kurucu Ortak -Yönetim Danışmanı-Kemençe Sanatçısı

10 Nisan 2012 Salı

Saygı ve sevgi dolu Sakıp Ağa'mızı örnek alıyor, minnetle anıyoruz...

Yakup Aksoy Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Kemençe Öğrencisi
Türk sanayi ve iş dünyasının örnek ve kılavuzlarında Sakıp Sabancı kendisini hatırlamamız için yurdun her yanına iyi örnekler bıraktı.. Ama daha fazlası lazım onu anlamak, dinlemek öğrenmek ve onun gibi akıllı, yürekli, ve vatansever, üretken girişimcilere sahip olmak için... İşte bu yazıyı İyi Bir Haber blogumda paylaşmamın sebebi bu konuya dikkat çekmek ve meyilli insanların buluşması ve tanışmasını sağlamak içindir..

SAKIP SABANCI (1933-2004) (vikipedi'den alınmıştır)
Sakıp Sabancı (d. 7 Nisan 1933, Kayseri – ö. 10 Nisan 2004, İstanbul), Türk işadamı, Sabancı Holding eski yönetim kurulu başkanı. 2004 yılında öldüğünde, Amerikan iş dergisi Forbes'in milyarderler listesinde 147. sırayı almıştı. Renkli ve enerjik kişiliği ile de tanınan Sabancı, halka yakın tavırlarıyla Sakıp Ağa lâkabını kazanmıştır.


HAYATI VE YAPTIKLARI:
7 Nisan 1933 tarihinde, pamuk tâciri Hacı Ömer Sabancı (1906 – 1966) ve Sadıka Sabancı'nın (1910 – 1988) ikinci çocuğu olarak Kayseri'nin Akçakaya köyünde doğdu. Küçük yaşta Adana'ya göç ettiler. Çocukluğunu Adana'da geçirdi. İlkokulu Adana İsmet İnönü İlköğretim Okulu'nda okudu. 1948 yılında lise öğrenimini yarıda bırakarak Akbank'ta stajyer memur olarak çalışmaya başladı. 1950'de ailesiyle beraber İstanbul Emirgan'da bulunan Atlı Köşk'e taşındı. 1957 yılında teyzesinin kızı Türkan Sabancı ile evlendi. 1966 yılında, babasının vefatı üzerine, Sabancı Holding'in yönetim kurulu başkanlığına getirildi. Annesi ve kardeşleri ile birlikte Hacı Ömer Sabancı Vakfı'nın kurulmasına öncülük etti. Bu vakıf aracılığı ile 1999'da Türkiye'nin ilk vakıf üniversitelerinden biri olan Sabancı Üniversitesi'ni kurdu. Yardımsever ve hayırsever kişiliği ile tanınmıştır. Adana'ya Türkiye'nin en büyük camilerinden birini yaptırdı. Sayısız okul ve hastane yaptırdı.


ÖLÜMÜ:
Sakıp Sabancı, böbrek kanseri tedavisi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde 10 Nisan 2004 tarihinde sabah 05:55 sularında böbrek tümörünün karaciğere atlaması sebebiyle hayatını kaybetmiştir. 12 Nisan 2004 tarihinde Sabancı Center’da düzenlenen devlet töreninin ardından yaklaşık 100.000 kişinin katıldığı cenaze töreniyle Zincirlikuyu Mezarlığı’nda gözyaşlarıyla toprağa verildi.

ÖDÜLLERİ NİŞANLARI:
Dünyanın başarılı işadamlarına verilen "Altın Merküri" ödülü (1979)
Belçika Prensi'nin Atlı Köşk'te takdim ettiği "Belçika Kraliyet Nişanı" (1987)
Japon hükümeti tarafından takdim edilen "Kutsal Hazine Altın ve Gümüş Yıldız Nişanı" (1992)
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından takdim edilen "Devlet Üstün Hizmet Madalyası" (1997)
İsviçre-Zürih'teki Avrupa Ekonomi Enstitüsü tarafından takdim edilen "Avrupa Kristal Dünya Ödülü" (1997)
Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı'nın takdim ettiği "Kültür ve Sanat Büyük Ödülü" (1999)
New York'taki FABSIT Vakfı tarafından verilen "Yılın İşadamı" ödülü (1999)
Fransız Hükümeti tarafından takdim edilen "Légion d'honneur Madalyası" (2001)
GYTE tarafından verilen "Türk Sanayiine Teknoloji ve Kalite Kazandıran İşadamı"

ALLAH RAHMET EYLESİN...

Yakup Aksoy
Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Kemençe Öğrencisi
10 Nisan 2012 Beykoz/İSTANBUL — Mukadder Aksoy, 
Sakıp SABANCI ve Türkan Sabancı ile birlikte

3 Nisan 2012 Salı

“2012 ULUSLARARASI ITRI YILI”nda Yakup Aksoy Kemençesiyle Salât-ı Ümmiye Yorumu


Yakup Aksoy - Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Kemençe Öğrencisi
Klasik Türk Sanat Müziği ve 17. yüzyıl büyük Türk bestekârı için UNESCO “2012 Uluslararası Itrı Yılı” ilan etti. Itrı’nın besteleri söz, makam, nota, usulü ile her gün milyonlarca Müslüman tarafından ezbere ve doğru olarak söyleniyor. Bir milyar yedi yüz milyon Müslüman ibadet ederken bayramlarda toplum hayatında Itrı’nın besteleri, ilahilerini söylüyorlar…

Itrı ve Hafız Post'ın 1000 tane eserini muhafaza eden el yazması divan Murat Bardakçı tarafından satın alınarak muhafaza ediliyor. Günümüze kadar sadece 40 tane eseri gelebilen Itrı'nın diğer eserlerinin de sanatseverlerle buluşmasını diliyoruz.

Üç yüz yıldır söylenerek nesilden nesile aktarılan bu eserler daha yüz yıllar boyunca hep sürecek.. 

ITRI'NIN HAYATI VE ESERLERİ MARKA, ÜRÜN GİRİŞİMCİLİK, PAZARLAMA ACISINDAN İNCELENMELİ TİCARET, HİZMET, VE SANAT ALANINDA KALICI YENİ MARKA VE ÜRÜN YARATMADA ÖRNEK ALINMALI
Tabii sanat ve kültür denince bu durum genelde günlük hayat, ticaret, iş kurma, iş bulma eylemlerinden ayrı tutuluyor... "Üretmek ve paylaşmak" söz konusu olduğu zaman sanatçı ve sanat eserlerine birde bu gözle bakılmalıdır. Itrı gibi sanat ve kültür insanlarının beste, şiir  ve ürettikleri incelendiğinde ürün ve marka oluşturma ve bu değerleri yüz yıllarca insanlarla paylaşım kültür  sanat zenginliği ve derinliğini ve kaynağını görürsünüz...

Onun için dünyada "Girişimcilik ve İnovasyon" etkinliklerinin yapıldığı günümüzde Itrı'nın hayatı ve eserleri birde bu pencereden değerlendirilmelidir. Bu konuyu hakkıyla inceler ve uygularsak sadece sanat değil, hizmet, sanayi ve ticaret alanında Itrı gibi güclü markalar "Neva Kar ve Salât-ı Ümmiye" gibi ürünler kazanabiliriz.

ITRI’NIN YAPTIĞI İŞ VE MESLEKLER (1640-1712): HATTAT, ŞAİR, BESTECİ, MEVLEVİ, ÇİÇEKÇİ-MEYVECİ, NEYZENBAŞILIK, MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ, ESİRCİLER KETHÜDALIĞIDIR
Sultan IV. Mehmed zamanında, İstanbul Galata Mevlevîhanesine Derviş Çelebi, şeyh olarak tayin edilir. Geleneklere uyularak şeyhin posta oturacağı gün, mukabele denen büyük bir ayin düzenlenir. Ayinden önce, dergâh şeyhini tebrik için gelenler, değerli hediyeler de getirirler. Ayinin yapılacağı “Semâhane” bu hediyelerle dolup taşar. Ayin başlamak üzeredir, derken kapıdan soluk soluğa, saz gibi sararmış, boynu büyük, fakir genç bir derviş girer. Herkesin gözü bu dervişe takılır. Kim olduğu merak edilir. Derviş, ince bir tevazu ve edeple, şeyhin elini öper, sonra da koynundan bir ney çıkararak:

- Bu neyden başka dünyalığım yok. Bu niyâzımı bir hediye olarak kabul buyurunuz efendim. der ve şeyhe uzatır. Şeyh, neyi alır, öper, dervişe sorar :
- Adın nedir senin?
- Derviş Mustafa kulunuzum. Itrî de derler.
-Bu ney senin mi?
- Eyvallah!
- Üfler misin?
- Eyvallah...!

Itrî ney'ini üflemeğe başlar. Birdenbire sesler susar, tüm davetliler kulak kesilir neye... Bu bir ses, bir nefes değil, yürekten dökülen âşk nağmeleri... Itrî üfledikçe coşar, coşturur, ney inledikçe hıçkırıklar artar, gönüller düğüm düğüm çözülür, koca salonda çıt çıkmaz. Neden sonra Itrî'nin artık nefesi tükenmiştir. Başı şeyhin dizlerine düşer. Şeyh, onu alnından öperek, ayağa kaldırır.

-Biz postun bahtında, sen dostun gönül tahtında oturuyorsun. Tanrı âşk derdini arttırsın. Aferin Itrî... diye iltifatlar eder. Itrî, o günden sonra, bir süre dergâhın neyzenbaşısı olarak, Naat-ı Mevlâna'yı burada besteler.

BUHURİZADE MUSTAFA (ITRI) EFENDİ BEŞ TANE PADİŞAH'A SARAYDA HİZMET VERMİŞTİR
Devlet adamlarına yakınlığı nedeniyle bir dönem esirciler kethüdalığı yapmıştır. . Bazı kaynaklar, onun bu dileğini, İstanbul'a getirilen esirlerin ülkelerinin müziği üstüne bilgi edinmek, içlerinden müziğe yeteneği olanları da yetiştirmek istemesine bağlarlar. Itrı sarayda musıki dersleri vermiştir.

Devrin padişahı Sultan IV. Mehmed, Kırım Hanı Gazi Selim Giray, Itrî'yi takdir eden, onu sarayına alan devlet büyükleri arasında gelir.

ITRI’NIN DİNİ ESERLERİ VE KLASİK TÜRK MÜZİĞİ BESTELERİ
Dinî eserleri arasında Bayram Tekbiri gerçek bir şaheser olarak, Türkiye sınırlarından taşmış, İslâm memleketlerinde de okunmuştur. Her mevlevî ayininin başında okunan rast makamındaki Naat-ı Mevlâna ise ölümsüz eserlerinden biri olmuş, üç yüz yıldan beri okuna gelmiştir. Itrı'nın Nevâ-Kâr'ı Klasik Türk sanat Müziği'nin temel taşlarındandır.

Itrı zamanının en iyi müzik ustaları ile çalışmıştır. Bu ustaların başında, büyük bestekâr, Tanburî Hafız Post, Nasrullah Vakıf Halhali, Kasımpaşalı Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi gibi, 17. yüzyıl bestecileri vardır.

Dindışı eserleri arasında çeşitli besteleri fasıllarda baş tacı edilmiş, Türk müziğinin çiçekli bahçesi olarak tanımlanmıştır. Güftesi Nef-î'nin olan:

Tûtî-i Mû'cize-gûyem, ne desem lâf değil...” adlı segâh yürük semâîsi, yine güftesi Nâbi'nin olan:
“Gel ey nesîm-i sabâ, hatt-ı yardan ne haber...” adlı İsfahan zencîr bestesi ve daha otuzdan fazla bestesi ile Itrî, sözde ve sazda, Klâsik Türk Müziği’nin zirvesine çıkmış, adını anıtlaştırmıştır.

Itri'nin küçük formda (şarkı, türkü, köçekçe vs.) hiçbir eseri günümüze kadar gelememiştir. Eserlerin tümü büyük formlardadır. Dini musikinin de çok önemli eserleri yine Itri'ye aittir. Bunlar arasında Segah Bayram Tekbiri, Segah Salat-ı Ümmiye, Cuma Salatı, Dilkeş-haveran Gece Salası, Rast Mevlevi Naatı bütün İslam Dünyasında meşhurdur. Mevlâna misali âşık olan, âşkla dolan büyük müzisyen Itrî, yarattığı şaheserlerle, daha çok kitaplarda değil, Türk Milletinin gönlünde ve dilinde yaşamıştır.

ITRI'NIN HATTATLIĞI
Türk güzel sanatlarının hemen hemen hepsinde hüner sahibi olan Itrî, Taliyk türü yazıda usta bir hattattı. Yazı derslerini, aynı zamanda iyi bir Divan şairi olan, Siyahî Ahmed Efendi'den meşk etti. Bu konuda Hafız Post Mecmuası'na yazmış olduğu yazılardan fikir edinilebiliyor. Başka bir yazı örneği günümüze gelmemiş­tir. Mustakîm-zâde yazı sanatımızda "Hattat-ı Fahir" olduğunu söyler.

MEYVE VE ÇİÇEKÇİLİK İŞİ YAPAN ITRI’NIN MEZARI YENİ KAPI MEVLEVİHANESİ YAKININDADIR
Itrî müzikten başka bahçe ve meyveye de meraklı idi. Tabiatı seviyordu. Bahçesinde o zamana kadar görülmemiş çiçekler ve meyveler yetiştiriyor, yeni cinslerde yeni renkler, yeni lezzetler ve yeni rayihalar vücuda getirmek istiyordu. İstanbul’un ünlü “Mustabey Armudu”nu ilk defa Itrî yetiştirdi.

Itrî'nin doğum tarihi kesin olarak bilinemiyorsa da (1630 ile 1640 arası), ölüm tarihi kesindir. Yetmiş yaşına doğru, 1712 yılı Ocak ayında İstanbul'da ölmüş, Yeni Kapı Mevlevihanesi dışına gömülmüştür.. Ancak mezar taşı kaybolduğundan, yeri konusunda bugün bir bilgi bulunmamaktadır.

ITRI’NIN 1 000 TANE ESERİNİN BULUNDUĞU DİVANI MURAT BARDAKÇI’NIN ARŞİVİNDE BEKLİYOR
Itrı ve Hafız Post’un eserlerinin bulunduğu el yazması Divan 1900’ün başında zengin bir koleksiyoncuda görülmüştü.. Koleksiyoncunun vefatından sonra kaybolan Divan, Murat Bardakçı tarafından satın alınarak kendi koleksiyonunda muhafaza edilmeye başlandı. Itrı’nin toplam 1000 tane eserinin sadece 40 tanesi günümüze kadar gelebilmişti. Eserlerinin kalan kısmının 2012 Uluslararası Itrı yılında sanatseverlerle buluşmasını diliyoruz…

ITRI GİBİ KALICI ESERLER YAPMAK İÇİN ITRIYI DİNLEMEK, ANLAMAK, ÖĞRENMEK VE UYGULAMAK LAZIM
UNESCO 2011 Yılını Evliya Celebi yılı ilan etmişti. Yıl boyunca bu Türk gezgini konusunda önemli bir etkinlik yapılamadı.. Neler yaptığı, niçin önemli olduğu anlatılamadı. 2012 Yılı Şair Nâbi ve Bestekar Itrî Anma Yılı ilan edildi. UNESCO 2013’ü 'Dünya Piri Reis' yılı ilan etti… 2012’de Şair Nabi ve Itrı için yapacak olduğumuz çalışmalar önümüzdeki yüzyıllar için ismi ve eserleri ile kalıcı olan yeni sanatçıların yetişmesine katkı sağlayacaktır.

Bu amaca yönelik bir dikkat çekmek için esas konum olmamasına rağmen Karadeniz kemençemle Itrı’nin Salât-ı Ümmiye’sini yorumluyorum… Bu konuda görev ve sorumluluk sahibi olanlar daha çok iş ve aktivite yapabilmesi dileklerimle..

Yakup Aksoy
Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Kemençe Öğrencisi
3 Nisan 2012 Beykoz/İstanbul