27 Temmuz 2012 Cuma

Yakup Aksoy'un 2012 Yaz'ında Trafik, Tarım, Turizm Tespit ve Önerileri


Yakup Aksoy / Mantı Keyfi Kurucu Ortak, Kemençe Sanatçısı, Karikatürist
Bu yaz öncekilere göre daha uzun bir yaz tatili yapma imkanı buldum (7-22 Temmuz 2012).. 15 günlük tatilimde İstanbul, Eskişehir (İçmeler, Sivrihisar, Mahmudiye ilçeleri) Ankara, Denizli, Muğla, Marmaris, Datça ve Yarımadası, Bodrum Yarımadası ve koyları, İzmir, Manisa, Akhisar Bursa ve İstanbul hattında tatil yaptım.... Gezdiğim yerlerin tarihi turistik ve doğal yerlerinde dinlenip eğlenirken doğam gereği köylere, dağlara ve halkımın yaşadığı yerlere de uğradım bölgede bu anlamda ilgimi çeken konuları problemler ve çözüm önerilerimi de paylaşmak istedim sizlerle..


Gördüklerimin özeti: Böylesine tarım, turizm ve hayvancılık imkanlarının olduğu bir ülkede ilgili Bakanların Kamu yöneticilerinin hiç uyumaması dikkatini ve mesaisini koruma, iyileştirme ve yeni projelere ayırması lazım yönündedir... Görülen o ki kaynaklarımız ya boşa harcanıyor ya da değerlendirilemiyor... Ayrıca ana arterlerde otoban yolar tamamlanır ve bu yollarda "Ortalama Ağırlıklı Hız Kontrolu" yapılırsa trafik kazalarının önüne geçilmiş olur...Benzer diğer küçük öykü tespit ve öneriler var yazımın devamında...


"MANTI KEYFİ"YLE BİRLİKTE BODRUM DAHA DA KEYİFLİ OLACAK
Seyahatimin özellikle Bodrum ayağında yarım adayı dolaştım, koyları tek tek gezdim.. Bodrum merkezde kale ve marina civarında gece hayatının canlılığına şahit oldum... Gözlemlediğim Bodrum'da deniz ve güneşten istifade ederek tatil yapmaktan daha çok gündüz bir yerlerde kaybolup akşam ve gece eğlencesi yapmak üzerine kurulmuş gibi. Yalıkavak ve Göltürkbükü daha çok A+ restaurant ve otellerin hakim olduğu ve dolayıyla pansiyon ve ucuz otellerin olmadığı bir yer.. Turgutreis'de halkın denize girebileceği küçük bir alan var... Dağların etekleri ve ovalarda koyların gerilerinde her yer küçük beyaz evlerle kaplı. çok önemli bir nüfus barındırıyor Bodrum.
Tekstil, Yiyecek, İçecek, Gıda ve benzer konularda global ve ulusal markalar neredeyse her belde de şubeleriyle göze çarpıyor. Tüm bankaların şube ATM'leri var her yerde. Bodrum marka ve müşteri profili acısından İstanbul'un Bağdat Caddesi, Nişantaşı, Bebek, ve Nispetiye Caddesinden daha büyük olmuş gibi görünüyor..

Tatil yörelerinde yoğurtlu suda pişen yada kızarmış mantı hafif bir yiyecek olması itibarıyla çok tercih ediliyor. Mantı konusunda A+ müşteriye hitap eden "Casita" ve oradan ayrılanların kurduğu "Bodrum Mantı" faklı yerlerdeki şubeleriyle hizmet veriyor. Her iki mekanda mantıyı ön planda tutmasına rağmen diğer cafe restaurant ürünleri ile de iş yapıyor.. Ayrıca her semtte irili ufaklı logal mantı lokantaları var. İşte bu durum tespitinden sonra içeriğinde 45 çeşit mantı bulunduran Mantı Keyfi'nin Bodrum'da olması bir ihtiyaç ve zorunluluk olarak gündemimizde yerini almış oldu. Mantı Keyfi Cafe&Restaurant konseptiyle B ve A+ müşteri grubuna "sağlıklı ve hızlı ürünlerini" hamburger menü fiyatıyla sunacak Bodrum'da. Bu konu ile ilgili ön araştırmaları yaptık yakın zamanda Bir franchise ile ya da merkez ofis'den yönetilen bir şube ile hizmet vermeyi planlıyoruz.

Yine seyahat ettiğimiz bölgede bulunan Eskişehir, Ankara, Marmaris, İzmir'de de Bodrum'da olduğu gibi Mantı Keyfi şubeleri kurmak hem ihtiyaç hemde ticari anlamda gerekli olacak.


SAKARYA NEHRİNİN DOĞDUĞU YER ÇİFTELER-ESKİŞEHİR'İ BU ÜLKEDE YAŞAYAN HERKESİN EN AZ BİR KEZ GÖRMESİ GEREKİR
Seyahatin ilk durağı Eskişehir'de bir Kırım-Tatar düğünüydü... Otantik ögelerin olmadığı düğün sonrası Eskişehir-Ankara yolu üzerinde Sakarya nehrinin doğduğu yere menbağına geldik. Çifteler ilçe merkezinin 2 km. yakınında Sakarya ovanın orta yerinde çağlayarak çıkıyor... Nehir Karasu -Yeni Mahalle'den Karadeniz'e dökülürken taşıdığı suyun tamamını kaynağından bir seferde çıkarıyor sanki. Türkiye ve dünyada pek çok nehir şelale vardır seyredilmesi ilginçtir ama dağ, bayır, orman olmayan ovanın orta yerinden çağlayarak buz gibi masmavi bir su çıkar, gürül gürül akar giderse eh buna durup bir bakmak selam vermek lazım.. İşte o su, Sakarya'nın Çifteler'de doğduğu yerdeki sudur...

Kaynağın etrafında halkın serbestçe girebileceği piknik yerleri, çay bahçeleri ve restaurantlar var. Tabii bu oluşum zaman içinde ihtiyaçlara göre doğal şekilde meydana gelmiş. Bu alan kültür, turizm ve ticari anlamda bir çekim merkezi olması için farklı... Bölgenin doğal ve kültürel yapısını bozmadan ve hatta destekleyerek profsyonel bir elin bu bölgeye değmesi lazım... Eskişehirde çok başarılı şehircilik örneklerim üreten Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in dikkatinden kaçmış burası muhakkak..


SAKARYA NEHRİ YATAĞINDA İKİ İNSANIN SARAMAYACAĞI BÜYÜKLÜKTE KÜTÜKLER 20 YILDIR ÖYLECE BEKLİYOR
Yine bu Sakarya Nehrinin doğduğu yerin hemen yakınında 5-6 tane çınar yada selvi ağacı gövdesi görüyorsunuz. Her ağac iki insan bir araya gelse elleriyle saramayacağı kadar büyük görünüyor. Belli ki her ağaç en az 300-400 yılda yetişmiş ve bir şekilde topraktan çıkarılmışlar. Ağaçlar köküyle çıkarılmış yada çıkmışlar topraktan. Çevre sakinlerine bu kökleri sorduğumda "-20 yıldır bu bu ağaç gövdeleri burada duruyor.." diyorlar.  Bu ağaçlar İlcenin Kamu yöneticileri Tarım ve Ormancılık Bakanlığı yetkililerince incelenmeli. O bölgede o ve benzer ağaçların yeniden dikilmesi sağlanmalıdır...

Sakarya nehrinin doğduğu yer yeniden tarım, doğa, kültür ve turizm penceresinden değerlendirilmeli. O bölgenin tarihi ve kültürel yapısına uygun projeler hazırlanıp uygulanmalı. yapılan iş ve işlemler doğayı ve çevreyi doğal ve otantik yapısına uygun tarzda olmalıdır.
Bu konu öncelikle Çifteler Kaymakamı ve Belediye Başkanı'nın sorumluluğundadır. Sakarya'nın doğduğu yer Sümela Manastırı, Uzungöl, Manavgat Şelalesi, Kurşunlu Şelalesi gibi bilinen görülen ziyaret edilen bir yer olmalıdır.. Bu durum o bölgedeki Kamu İdarecilerinin ve onu destekleyen özel sektör girişimcilerinin marifetiyle olabilir ancak.


ESKİŞEHİR-SİVRİHİSAR-ANKARA OTOYOLU'NDA UYGULANAN "AĞIRLIKLI ORTALAMALI HIZ KONTROLU" TÜRKİYE GENELİNDE UYGULANMALIDIR
Türkiye ölümlü, hasarlı ve yaralamalı trafik kazalarında dünya şampiyonu malum. Özel gün ve haftalarda bu ölümlü kazalar daha da fazla artıyor. özellikle Sivrihisar-Polatlı-Ankara otoyolunda "Ağırlıklı Ortalamalı Hız Kontrolu" uygulaması ile trafik kazlarının önüne büyük ölçüde geçilmiş durumda...

Bilmeyenler için  "Ağırlıklı Ortalamalı Hız Kontrolu"nü açıklamaya çalışalım: Bu uygulamanın yapılacağı yollar  otoban olup önceden ve yol boyunca uyarı ve bilgilendirme yapılarak hızınızı  belirlene seviyede tutmanız sağlanıyor. uygulama alnına girdiğiniz zaman araç plakanız okunuyor yapmanız gereken hız ve mevcut hızınız gösteriliyor. İşlem uydu üzerinden takip ediliyor. Sizde aracınızı olması gereken hız sınırında kullanıyorsunuz. Yol boyunca dijital panolarda hızınızı görerek gidiyorsunuz. Uygulama alanı bitiminde yaptığınız ağırlıklı ortalama hız ve yapılması gereken hızı görüyorsunuz. ya teşekkür ediliyor yada adresinize ceza ihbarnamesi gönderiliyor.

Seyahatimin devamında Denizli-Muğla-Marmaris-Bodrum-İzmir-Manisa hattında bu uygulamayı göremedim. Oto yolların "otoban"a dönüştürülme inşaat faaliyeti belli bölgelerde devam ediyor.. kısa sürede özellikle ana arterlerde bu uygulamanın yaygınlaştırılmasını diliyorum.

TÜM TÜRKİYE'DE "OTOBAN YOLLAR TAMAMLANIP VE AĞIRLIKLI ORTALAMALI HIZ KONTROLU" SAĞLANDIĞI ZAMAN TRAFİK KAZALARI DA BİTME NOKTASINA GELECEKTİR
Yollarımızın durumu ve trafik kazalarının önlenmesi ile ilgili durum tespiti ve önerimi özellikle bir başlıkta toplamak istedim. Türkiye genelinde özellikle ana yollar otoban (gidiş-ve dönüşü ayrı ve müstakil olan yollar) olarak tamamlandığında ve bu yollarda uydu üzerinden "Ağırlıklı Ortalamalı Hız Kontrolu" yapıldığı zaman trafik kazaları bitme noktasına gelecektir. Bu duruma bir ilavem daha olacak yasal ve zorunlu hız ve sürüş durumları, yol durumları daha çok ve görünür levha ve ışıklandırmalarla yapılmalı... Kazalarla kaybettiğimiz zaman, insan ve değerleri göz önüne aldığımız zaman yapacağımız çalışmaların hiç de zor ve imkansız olmadığını anlarız.


MARMARİS'TE TURİZM'DEN GELİR BEKLENİYORSA ÖNCE  YANAN ORMANLAR TEKRAR YEŞERTİLMELİDİR
Marmaris koyları, denizi, Datça yarım adası ve çam ormanları ile dünyanın sayılı oksijen merkezlerinden biri. Nem yok denebilecek kadar az. Yazın sıcağını hissetmiyorsunuz bu yüzden. yarım adada koylarda deniz dalgasız ve tuz oranı çok normal. Suyu tertemiz çünkü bölgede Sanayi hiç yok konut da yok denecek kadar az Marmaris'in toplam büyüklük ve denizlerine oranla. Ben dört üncü kez Çubucak Orman Çadırlı Kampında tatil yaptım gökyüzüne baktığımda çam ağacının dalları ve oynayan sincapları gördüm.. Toprağın serinliği çırçır böceklerinin ahenkli sesi ile iki adımda girilen berrak denizde yüzdüm.

Ama bölgeye ilk kez geldiğim 1998 yılında Bozburun-Selimiye tarafından gelen orman yangını Hisar Önü-Değirmen Yanına dayanmıştı. Şimdi aradAn 14 yıl geçmiş halen hiç ağaç çıkmayan bölümler var. Yine Çubucak'ın Ege Denizi tarafındaki dağ kesimi 1978 yılında çıkan bir yangında yanmış, Datça istikametine doğru olan kısım 1995 de yanmış. Datça Yarım Adasının mevcut ormanlarından daha fazlası yangınla kaybedilmiş.

Çevre köylülerle yaptığım görüşmelerde orman dikim işinin rutin olarak Bakanlık tarafından yapılmadığını dile getiriyorlar.. Zaman zaman havadan helikopter ile çam ağacı tohumu serpmişler. Yine köylüler şu an Çubucak Kampındaki kadar büyük çam ağaçlarının dağlarda yangın öncesinde var olduğunu dile getiriyorlar. Bunu anlamı şu istenir ve titiz bir çalışma yapılırsa ormanlarımız eskisinden daha da iyi olabilir. Marmaris'i tercih edenler güneş, deniz, çam ormanları ve onun oksijeni için istiyorlar. Öyleyse Turuizm ve Kültür Bakanlığı ile Tarım ve Ormancılık Bakanlığı yakılan ve kaybedilen ormanlarımızı tekrar kazanma yolunda proje geliştirsin ve gerekeni yapsınlar diyorum..

Yada kolaylık olsun  diye söylüyorum 2B yasası ile sağlanan fonun  bir kısmı yanan yıkılan ormanlarımızı yeniden canlandırmak için kullanılsın..


"YAKUP AKSOY KEMENÇEYLE WORK SHOW" ÇUBUCAK ORMAN ÇADIRLI KAMPI SUNUMU BEĞENİLDİ
2010 Şubat ayından beri "Kemençe Öğrenme Sevdam" yüzünden ben neredeysem Kemençem de orada oldu. Çadır kampında da bazen kamp meydanı bazen deniz kenarında bazen iskelede kamp sakinleriyle Karadeniz ve Anadolu ezgilerini hep birlikte çalıp söyledik sohbet edip eğlendik. Benim karakter ve yeteneklerimi kemençeyle sergileyebileceğim sahne sunumumu kampta her akşam canlı müzik yapan orkestrayla birlikte sundum. 30 dakikalık "Yakup Aksoy Kemençeyle Work Show" izleyenler tarafından beğenildi. Bu Show benim için yeni bir deneyimdi ve kamptan ayrılırken eğlenmek, dinlenmek yanında Kemençe konusunda öğrenerek yeni deneyimler edinmiş olarak ayrıldım.

ETKİNLİK VİDEOM:Yakup Aksoy Kemençeyle Work Show 2012 (Uzun inçe bir yoldayım) Marmaris Muğla  İyi seyirler dilerim...


DATÇA'DA KASIM AYINDA TOPRAĞA DİKİLEN FİDELERDEN ŞUBAT MART AYLARINDA BAHÇE DOMATES VE SALATALIĞI ALINIYOR
Datça özellikle nemsiz havası ve kar yağmayan kışı ve bol oksijeni ile tercih edilen bir yer. İlginçtir bu durum tarım için de çok elverişli ki o bölgede sonbaharda tarla ve bahçelere diklen fideler kışın sonu ilk baharın başlarında bahçe mahsülu olarak market raflarına evlerimize geliyor. Bu durum bana ilginç geldi cünki topraksız tarım yapmanı  mümkün olduğu günümüzde  aynı Datça'da daha çok ürün nasıl üretilir sorusuna yeni proje ve uygulamalarla çözüm bulmak lazım... Datça'da ekim dikim alanı çok geniş değil denizden sonra bir düzlük ve devamında kayalıklarla dolu cam ormanları ve dağlar var...

Ne bileyim belki biraz absürt gibi gelebilir ama çok katlı seralarda topraksız tarım ile üretim yapmak iyi olabilir Datça'da... Yada konut ve turizm ve tarım alanlarını düzenlerken bu durum dikkate alınabilir. 


AKHİSAR/MANİSA'DA 50 YILDIR HİZMET VEREN ESNAF HALİM DİNMEZ'DEN ALIŞVERİŞ YAPMAK LAZIM
Seyahat ettiğim yol ve yerlerde ilce, ve köy merkezlerinde bulunmayı insanımızın evine barkına hanesine girmeyi seviyorum. Akhisar İlce merkezinde tesadüfen gördüğüm Bakkal Halil Dinmez bana kaybolmakta olan esnaflık kültürünün çok değerli yönlerini bana gösterdi. Onu paylaşmak istiyorum.

Akhisar çarşısında Parkın hemen köşe başında 20 m2'lik dükkanında BAKKAL HALİM DİNMEZ tebessüm ederek ve halinden memnun huzurlu bir insan rahatlığıyla "-50 yıldır vergi ödüyorum.." diyor... 50 yıllık sebat, sabır, istikrar ve çalışkanlığın bir tarihi anıtı Halim Dinmez... O'ndan çok çoook şey öğrenmemiz lazım... Kaybettiğimiz pek çok değeri yaşayarak yaşatıyor ekmek teknesinde Halim Amca..

Bakkal dükkanında ağırlıklı olarak Tulum peynir, İzmir teneke tulumu, tereyağı, beyaz peynir, kahvaltılık lor, zeytinyağı,, zeytin başta olmak üzere, gaz, tuz, bez türünden de yaklaşık 50 çeşit ürün var.. Halim Amca bu mekanda Akhisar'a gelen Global yiyecek markaları ve market zincirleri ile mücadele ediyor.. O yıllarca bu ekmek teknesinden ailesini besledi.. Okula, askere gönderdiklerinin harçlığını yolluğunu buradan kazandı... Burada sadece yemek içmek için ihtiyacınız olan ürünleri almıyorsunuz sevgi, kültür ve bilgi ile ruhunuzu yüreğinizi de besliyorsunuz..

Tesadüfen girip çok sevdiğim Halim Amcanın dükkanından Allah sağlık verirse bu yoldan geçtikçe hep alışveriş edeceğim.. Özellikle çevrede yaşayanların Halim amca'dan alışveriş etmesini tavsiye ederim..

Nemi aldım Halim Amca'dan İzmir Teneke Tulumu ve kahvaltılık lor.. Her iki ürün de çok çok iyiydi.. ve hesaplıydı..


DENİZLİ'DE BURHAN CANLI'YI MANİSA'DA MUSTAFA YEŞİL SARIKAYA'YI GÖRMEDEN GEÇMEM BEN BU YOLLARDAN
Rahmetli babam Hüseyin Aksoy gittiği her yerde mutlaka bir dost, akraba ve hemşehriyi arar sorar ve hatta onun evinde misafir olurdu.. Benimde böyle bir yanım var babamdan kalma. Gezi yolumdaki çok değerli iki arkadaşıma da uğradım hasret giderdim onlarla. Burhan ve Mustafa 1981 yılında birlikte tahsil hayatına başlatığımız Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden tanıdığım arkadaşlarım.

Önce Burhan'ı  Sümerpark AVM'de iş yerinde buldum görüştük iki gün sonra bana Eşi Kifayet ve oğlu Gökberk'le Çubuçak'ta Çadırımda misafir oldu. Keyifli anlar yaşadık.

Dönüş yolunda Manisa'da Mustafa Yeşil Sarıkaya ile Ulu Cami'nin avlusunda ulu çınar ağaçlarının altında serin esen rüzgarla birlikte Manisa'yı seyrettik.. Güzel bir molaydı, sonraki yolculuk daha da güzel oldu bu yüzden.

YURDUMUN DOĞAL VE KÜLTÜREL KAYNAKLARI BİZİ HER ZAMAN BESLER YETER Kİ KIYMETİNİ BİLELİM KORUYALIM KOLLAYALIM HEP BİRLİKTE
Dinlenme, eğlenme, öğrenme ile geçen günler den sonra İstanbul'a dönmek yeniden işe koyulmak tatil yapmak kadar keyifli şimdi. Gezip gördüğüm yerler bana bu doğal ve kültürel değerleri koruyup kollamamız durumunda daha çok uzun yıllar beslenebileceğimiz inancımı kuvvetlendirdi. Birde böylesine doğal ve kültürel kaynaklarımız atıl dururken ilgili kamu yöneticilerinin nasılda rahat olduklarına, koltuklarında rehavetle oturduklarına şaşırıyorum...

Yurdumun her yerinin üretim ve bolluk içinde, yaşamak için tatil yeri kıvamında olmasını diliyorum.


Yakup Aksoy
22 Temmuz 2012 Beykoz İstanbul

5 Temmuz 2012 Perşembe

Mezunlar Erzurum'da 2012'de Yakup Aksoy'un İzlenimleri


Yakup Aksoy /Mantı Keyfi Kurucu Ortak, Kemençe Sanatçısı, Karikatürist
İlk kez evimden uzakta bir başıma hayata adım attığım Erzurum Atatürk Üniversitesinde yeniden o hatıraları tazeledik.  Benim gibi Üniversite’de eğitim gören ve mensubu olan pek çok insan 3 gün süren etkinliklerle Erzurum’un yeni yüzü ile hatıralardaki halini harmanladı yaşadı. Yurtlarda kalındı, Mediko Sosyal Yemekhanesinde kuyruğa girilerek “Ayran aşı çorbası, etli patates, pilav ve kadayıf dolmadan oluşan menü” yenildi… Fakültelerde sınıflarda ders yapıldı… Şehrin ve Üniversitenin tarihi ve öğrenci mekanları ziyaret edildi.
55 yıllık geçmişi ve 200 bini aşkın mezunuyla Türkiye'nin en köklü ve etkili üniversiteleri arasında yer alan Atatürk Üniversitesinde;  Atatürk Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği tarafından organize edilen ve Atatürk Üniversitesinin destek verdiği "Mezun Buluşması ve Eski Mezunlar Kep Töreni" gerçekleştirildi. Tören sonrası TRT Erzurum radyosu sanatçıları ve Yakup Aksoy Karadeniz Kemençesiyle konser verdi.
Yurdun dört bir yanından gelen Atatürk Üniversitesinin eski mezunları mezun oldukları üniversitesi gezdiler, fakültelerini ve sınıflarını ziyaret ettiler ve Erzurum'u gezdiler. Bir kısmı eşleri ve çocuklarıyla Kampüs alanındaki yurtlarda kalarak mezunlar eski günleri de yaşadılar.
Havuz başındaki Atatürk Anıtı önünde toplanan Atatürk Üniversitesi mezunları Gebze Belediyesi Mehteran Takımı eşliğinde tarihi Yakutiye Medresesi önüne kadar yürüdüler. Kortej yürüyüşüne Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ,  Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, İl Emniyet Halit Turgut Yıldız, Atatürk Üniversitesi Rektörü Hikmet Koçak, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Muammer Yaylalı, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Samih Diyarbakır, Prof. Dr. Fahrettin Korkmaz, Prof. Dr. Sebahattin Tüzemen, Genel Sekreter Doç. Dr. Mustafa Arık, dekanlar, öğretim üyeleri de katıldı.
"MEZUNLAR ERZURUM'DA" FİKRİ ÇOK İYİYDİ, ERATÜN BAŞKANI FATİH ŞENER VE YÖNETİM KURULUNU TEBRİK EDİYORUZ DESTEKLERİ İÇİN REKTÖR HİKMET KOÇAK'A TEŞEKKÜR EDİYORUZ
2oo bin mezun veren Anadolu'nun diğer ucundaki Erzurum'da böylesi geniş vizyonlu bir toplantı fikri hem buluş hem de başarma yönünden takdire şayan bir aktiviteydi.. Bu etkinlik eminim benzer üniversite ve kurumlarca örnek alınacak, çok da iyi olacaktır.. Etkinliğe katılanlar gönüllü ve yürekten bir iş yapmanın keyfi ve heyecanı içindeydi ve yaşanan her an alınan her nefes bu etkinliğe katılmaya değdiğini yaşayarak gördük. 
katılanların en çok takıldıkları konu "-Erzurum'daki öğretim üyesi ve mezun arkadaşların çok büyük bir kısmı iştirak etmedi, acaba neden ki.." şeklindeydi. Ama bu durum yaşanan güzellikleri çok da etkilemedi..
ERATÜN Başkan ve Yönetimi profesyonelce hazırlanan organizasyonda amatör ruhla çalışıp öğrenci arkadaşlarının rahatı için fazladan mesai yaptı... Bu durumu alkışlıyorum..
Atatürk Üniversitesi Rektörü Hikmet Koçak başta olmak üzere Şehirdeki kamu ve özel kurumları etkinliğe destek olma yönünde çok katkı sağladılar.



ÜÇ GÜN İKİ GECE ÖĞRENCİ ARKADAŞLARIMIZLA TEKRAR O ESKİ GÜZEL GÜNLERİ YAŞADIK, YURTLARDA KALDIK, MEDİKO SOSYAL YEMEKHANESİNDE YEDİK, SINIFLARDA DERS DİNLEDİK
Etkinlik programı misafir öğrencilerin geçmişi yaşamaları için her şey düşünülmüştü. Ailece yurtlarda konakladık, sembolik bir konaklama bedeli ödedik. sabah kahvaltısını Yurt-Kur yemekhanesinde neşeyle yaptık..  Fakültede A1 Anfisinde efsane hocamız Sadrettin Haşıloğlu'ndan yeniden ders aldık.. Tabi bu arada ders almaya gelip de mim konulanlar da oldu. Ders hem öğretici hem de eğlenceliydi.. Yemekhane de kuyruk vardı, yemek kuyruğunda bekleyerek yemek bana hiç bu günkü kadar keyif vermemişti... Ayran aşı çorbası, etli patates, pilav ve kadayıf dolmadan oluşan menüyü afiyetle yedik.
Havuz başında Mehter Takımı ile toplanan protokol ve mezunlar Cumhuriyet Caddesinden yürüyüp Yakutiye Külliyesine geldi. Bir taraftan güneşli bir hava vardı ama öbür taraftan serin bir rüzgar vücudumuzu okşayıp geçiyordu.
Tören sonrasında hemen yakındaki semaverde demlenen çayları içerek istirahat ettik..  Erzurum evlerinin tarih ve kültür kokan rahat ortamında yemek yedik çay içtik. Erzurum'a giden herkesin bu evleri görmesini ve burada bir şeyler yeyip içmesini tavsiye ederim.. Fiyatlar makul kalitesi yüksek bir mekan burası..



TORTUM ŞELALESİ YANINDAKİ "YEDİ GÖLLER VADİSİ" TURİZM AÇISINDAN KEŞFEDİLMEYİ BEKLİYOR
Tortum Şelalesini duymayan bilmeyen kalmamıştır. Ama Eğer Tortum Şelalesine gittiyseniz hemen 2 km yakınındaki Yedi Gölleri mutlaka görmelisiniz. İki tarafı yüksek dağlarla çevrili vadide çok düzenli evler ve göller dışında meyve bahçeleri ve küçük tarla bahçeler var. Bu bölge Pansiyon, Ekolojik Destekli Doğa ve Kültür Turizmi için çok uygun bir yer. Mülki ve İdari Amirler birde bu pencereden bakarlarsa en az Tortum Şelalesi kadar meşhur ve çekim merkezi olan bir turizm vadisi oluşturabilirler.
Arkadaş grubumuzla uğradığımız bu köyde köylülerin dut pekmezi yapımını izledik.. Odun ateşinde pişen dut kazanını koca ahşap kepçe ile karıştırdık.. Dut pekmezi ve meyve satın aldık köylülerden.. Hiç abartmıyorum aldığım dut pekmezi şu ana kadar yediğim en doğal ve lezzetli olan bir üründü.



TORTUM ŞELALESİ YANINDAKİ İŞLETME HİJYEN VE HİZMET AÇISINDAN PERİŞAN DURUMDA, TORTUM KAYMAKAMI'NIN ÇÖZÜM ÜRETMESİNİ BEKLİYORUZ
Tortum Şelalesinin çevresindeki taş merdivenlerin bir kısmı yıkılmış, yürünemiyor, Şelale başında bulunan tesis hijyen ve işletmecilik kurallarına hiç uygun değil.. Masa sandalye kırık dökük, Tuvaletler perişan, v.b. durumlar var.
Edindiğimiz bilgiye göre bu alan yakın köyden kiralanmış, SİT alanı ilan edilmiş. Kiralayan işletmeci mekanla pek ilgilenmiyor..
Lütfen bu Tortum Şelalesine bir el atın, düzeltin... O güzelim doğa harikası yanında bu perişanlıkları görüp keyfimizi kaçırmayalım... Bu alana acil müdahale edilmesi lazım. Öncelikle Tortum Kaymakamı konuyu yerinde inceleyip en geç iki hafta için de durumu iyileştirmesi lazım. 



TORTUM KÖYLERİNDE ISINMA AMAÇLI YAKILAN TEZEKLERİ KURTARALIM HEP BİRLİKTE
Tortum Şelalesine giderken yol kenarındaki bir köye uğradık caminin yanında bir kahve orada da çay vardır diye düşündük. Oraya gidip hem köylülerle sohbet eder hem de çayımızı içer geçeriz dedik... Köye girerken gördüğümüz iki Dadaş amcamıza niyetimizi söyleyince cami yanında kahve olmadığını ancak:
"-Gelin evimizde size tezek ateşinde bir çay demleyip ikram edelim..." diyerek bizi çaya davet ettiler.
"-Hele Remzi gardaş şöyle okkalı bir tezek alada bir koklayalım.." dedim.. Remzi Dolu dostum dağ gibi tezek yığınından uygun bir tezek koparıp getirdi kokladık... Bir köylü vatandaş diğerine fısıldarken duydum..
"-Adamın hasına bak bizim tezeğimizi kokluyor.." Tabii köyde doğup yaşayan bir kişi olarak bu diyalog böyle bir ortamda doğal ve samimi oluşmuş oldu... Ama sonrasın da aramızda gönül köprüleri de kurulmuş oldu.
Köyün giriş kısmında kuru ve kurumaya bırakılmış tezek yığınları vardı. Belli ki köylüler ısınma ihtiyacını büyük ölçüde tezekten sağlıyordu. bu durum beni çok üzdü böylesi değerli bir gübrenin toprağa katılmayıp da yakılması bu çağda ne kadar büyük bir kayıp diye düşündüm.
"-Tortum Kaymakamı'na bu durumu bildirin Bakın şu üstünüzdeki dağda rüzgar boşa esiyor bu rüzgar enerjisi ile elektrik üretip köyde kullanabilirsiniz veya tortum gölü-barajı elektrik üretiyordur bir kısmı sizin hakkınızdır isteyin alın ve kullanın.. Yazıktır bu tezekleri toprağa katın hem toprak zenginleşsin hem de daha çok mahsul alın..." dedim
"-Kaymakam bizim köye gelmez ki..." dedi köylüler
"-O zaman siz tezekleri ambalajlayın bir bohça yapın ve Tortum Kaymakamının huzuruna çıkın durumu anlatın O'da görev sorumluluğunun gereğini yapsın ısınma için size kaynak bulsun ve tezekleriniz kurtulsun..." dedim..
"-Bakalım..." dediler..
Şimdi bu konu gerçekten çok önemli Erzurum Tortum arasındaki köylerde yığınla tezek dağları var. Eğer Erzurum'da Bir Ziraat Fakültesi varsa, Erzurum Teknik Üniversitesi kurulmuşsa, Erzurum'un Valisi, Tortum'un Kaymakamı varsa bu tezekleri kurtarmamız lazım diyorum... Görev ve sorumluluk sahibi idarecileri iş yapmaya davet ediyorum.
Bu etkinlik sırasında AKP'nin Erzurum'da mitingi vardı. Akşam haberlerinde TV'den dinledim sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diyordu ki "-Erzurum'da 58 proje ile 450 Milyon TL yatırım yaptık" ... Bu projeleri yapanlar, 450 Milyon TL yatırım yapanlar köylülerin boşu boşuna yanan tezeklerini görmüyor mu?... Eğer bir proje ve yatırım yapılacaksa "Erzurum'da 59. Proje Köylünün Tezeklerini Kurtarmak" projesi olsun...
HES'LERLE VADİLERİ KURUTAN, DAĞLARI DELEN AKAN SULARI ÇEVİREN BÜYÜK DEVLETİMİN BÜYÜK ADAMLARI ŞU TEZEK İŞİNE DE BİR EL ATIN, YANMASIN TEZEKLERİMİZ GÜBRE OLARAK KULLANILSIN, YAZIKTIR KÖYLÜMÜN EMEĞİNE, EKMEĞİNE
Şimdi işin ucunda eğer çok büyük paralar, rantlar varsa dağ taş deliniyor doğal kaynaklar paraya çevriliyor. Yıllardır Karadeniz'e yatırım yapmayan Büyük Devletimiz söz konusu kaynaklarını paraya çevirmek olunca o güzelim vadilerin tamamı bir anda şantiye oluverdi... Yapılan yol, iş yeri inşaatından çok HES inşaatı var Karadeniz'de... Fırtına Vadisi, Sümela Vadisi, İkizdere Vadisi, Manahoz Vadisi, ve daha da fazlası HES'ler tarafından işgal edilmiş durumda.
Şimdi buradan sesleniyorum memleketin doğal kaynaklarını halkın ve devletin milletin yararına uygun kullanmak varken talan ve ziyan etmenin manası nedir... Bu kadar yıkım ve talan yaparken birde millet için hizmet yapsanız olmaz mı... Şu altın değerindeki tezeklerin gübre olarak kullanılması çok mu zor, çok mu pahalı, çok mu imkansız. HES'lerle vadileri inşaata çeviren kuvvetli idare köylünün oksijeni en kıymetli değeri olan tezekleri niçin kurtarmıyor, yoksa bu işte öyle paylaşılacak büyük rantlar yok diye mi es geçiliyor...
Bu çelişkiyi gören, bilen, yaşayan ve sonuçlarında olumsuz olarak etkilenen bir vatandaş olarak yazmayı ve ilgililere ulaştırmayı bir yurttaşlık, insanlık görevi ve sorumluluğu olarak yükledim kendime.. Hiç kusura bakmayın lütfen.
Bu yazı konu ile ilgili tüm birimlere iletilecek ve takip edilecektir tarafımdan. Başta T.C. Başbakanlık, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Turizm ve Kültür Bakanlığı, Erzurum Valiliği, Tortum Kaymamalığı, Atatürk Üniversitesi ve Ziraat Fakültesi, Erzurum Teknik Üniversitesi ve daha fazlası... Sadece sorumlular değil çözüm üretebilecek kurum ve kişileri de bilgilendireceğim. 
DELİKANLI HOCAM SADRETTİN HAŞILOĞLU 100 TANE ÖĞRENCİSİNE 3100 M RAKIMLI PALANDÖKENDE KAHVALTI ZİYAFETİ VERDİ: SAYGI, SEVGİ VE TEŞEKKÜRLERİMİ İLETİYORUM SEVGİLİ HOCAMA
Sadrettin hocamız konusuna hakim, esprili, dikkatli ve haylaz öğrencilere anında "mim koyan" bir büyüğümüzdür... Zeka, bilgi aksiyon acısından baktığımızda delikanlılara taş çıkarır adeta.. Onun için kendisine "Delikanlı Hocam" diye hitap ettim bu sefer Erzurum buluşmamızda...
Hocamız Önce İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi A1 Anfisini dolduran öğrencilerine esaslı bir ders verdi, bu arada derse geç gelen haylazlık edenlere de bir güzel "mim koydu"... Sonrada yarın sabah hepinizi Palandöken Dağında kahvaltıya bekliyorum dedi... Pazar sabahı saat 10:00'daki kahvaltı 3 günlük etkinliğimizin en özel zamanlarından biriydi.. Yöresel ürünlerle açık büfe kahvaltımız yaptık, sohbet ettik, halay çektik keyif yaptık ve sonra ayrıldık...
Erzurum'da olup da bu etkinliğe katılmayan ve katılamayan akademisyen ve mezunların durumu göz önüne alındığında Sadrettin Hocamızın aklı, yüreği ve misafirperverliğini bir kez daha alkışlamamız gerektiği ortaya çıkıyor.

GEÇİK MELİ "KEP ATMA TÖRENİ" YENİ MEZUN OLMUŞUZ GİBİ HEYECANLANDIRIP KEYİFLENDİRDİ
Atatürk Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Hikmet Koçak, ve ERATÜN Başkanı fatih Şener ile Yönetim Kurulu Üyeleri etkinliğin her aşamasını ayrıntılı planlamışlardı. Rektörlük Tören Alanında yapılan Kep Atma Töreni katılımcı biz mezunlara yeni mezun olmuşuz heyecan ve hissini yaşattı... Protokol konuşmaları ve TRT Erzurum sanatçıların verdiği konser sonrası mezun Yakup Aksoy Kemençeyle Work Show konulu bir sunum yaptı.

ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİNDE "YAKUP AKSOY & KEMENÇEYLE WORK SHOW" BEĞENİLDİ, DEVAM EDECEK
2010 şubat ayında başlayan Kemençe Öğrenme sevdam bu etkinlikte 400 kişilik seçkin bir izleyiciye sunum imkanı sağladı bu etkinlik...
Kemençe öğrenmeye başlarken kemençeyle birlikte hayata dair diğer değer, nitelik, yetenek, vizyon ve düşüncelerimi de paylaşabileceğim Kemençeyle Bir Show ve Sunum planlamıştım... Bu fikri hayata geçirmek için son bir yılda farklı mekan ve durumlarda uygulama ve sunumlar yaptım.... Gecikmeli Kep Atma Törenimizde Atatürk Üniversitesi Rektörlük Binasında Sahne alınca bu fikir ve hazırlıklarımı uygulama imkanı yakaladım...

YAKUP AKSOY & KEMENEÇEYLE WORK SHOW'UN  İÇERİĞİ:
İşletmeci, yönetim danışmanı, karikatürist kimliklerimi de kemençeye ekleyerek pazarlama, marka, girişim Karadeniz ve Anadolu Kültürü konulu küçük anektod bilgi ve öyküler sonrasında konuya uygun ezgileri icra ettim...
1-VİDEO:Kemençeyle Sarı Gelin Ezgisini ilk kez ben yorumladım.
2-VİDEO:Uzun ince bir yoldayım Aşık Veysel ve bestelerinin devamlılığını sağlayan sırlar..
3-Veee tabi ki Kemençeyle "Giresun'un içinde iki sokak arası" finali ile bitti...



YAKUP AKSOY KEMENÇESİYLE ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİNDE 2012 ULUSLARARASI ITRI YILI ETKİNLİĞİ
Unesco 2012 Yılını Uluslararası Itrı Yılı ilan etmişti. Bir taraftan Buhurizade Mustafa Itrı Efendi'nin sanat ve kültürümüzdeki rolünü vurgulamak diğer yandan Karadeniz kemençemle farklı enstrüman ve seslerle O'nun çok meşhur eseri Segah makamında Salat-ı Ümmiye bestesini hep birlikte icra ederek kutlamış olduk.. Salonda bulunan yaklaşık 400 kişi Itrı'nın 300 yıl önce bestelediği bu eseri makam, usul ve notasıyla ezbere okudu...
"-Marka olmak için ITRI'yı anlamak, öğrenmek uygulamak lazım, bu coğrafyanın sesi, sözü nefesi olmadan marka üretilmez" gerçeğini Salat-ı Ümmiye'yi hep birlikte okuyarak tekrarlamış olduk..  

VİDEO:2012 Uluslararası Itrı Yılı Etkinliğinde Karadeniz Kemençesiyle Buhurizade Mustafa Itrı efendinin Segah Bestesinin İcrası İlk kez kemençeyle tarafımdan yorumlandı...


KEMENÇEYLE WORK SHOW SUNUMUMDA İZLEYENLERE ŞU MESAJLARI VERMEYE ÇALIŞTIM:
-Kemençe Karadeniz bölgesinde çok sevilen bir Anadolu Enstrümanıdır... Ve onunla Anadolu Ezgileri de icra edilebilir..
-Kemençe "gııy gıy ya da rıv rıv" değildir..
-Kemençeyle iş hayatı konuları ve kültürel konularda harmanlanarak anlatılırsa enstrüman iyi bir eğitim ve öğretim aracı da olabilir...
-Kemençe alışıldığı tarz ve yerler dışına taşınmalıdır... Karadeniz ve Anadolu Kültürüne değer katacak konu ve kişilerle ilerlemelidir... Piyano, Gitar, Keman v.b. enstrümanların olduğu salon ve iş dünyası davet ve toplantılarında da olmalıdır Karadeniz Kemençesi...
-Her şey görüldüğü, ezbere yaşandığı gibi değildir. araştırmak geliştirmek ve değiştirmek lazımdır...

GELECEK YILLARDA DAHA ÇOK MEZUN BULUŞSUN, DAHA AZ SORUN OLSUN ERZURUM'DA, HATTA HİÇ SORUN OLMASIN
Mezunlar Erzurum'da buluşması 2012 bitti.. Şimdiden yenisinin hazırlıkları başlıyor.. Bir sonraki mutlaka içerik ve katılım açısından daha da iyi olacak.. Ümit ediyorum ki bir yıl sonra Erzurum'a tekrar geldiğimizde köylüler şehir insanı gibi ısınır, tezekleri yakılmaz da toprakla buluşur inşallah... Tortum Şelalesi ve hemen yakınındaki Yedi Göller Vadisi turizm açısından daha da işlenir zenginleştirilirse hem Erzurum hem de Erzurum'a gelen turistler kazançlı olur.

Yakup Aksoy
Mantı Keyfi Kurucu Ortak, Kemençe Sanatçısı, Karikatürist

29-30  Haziran / 01 Temmuz  2012 Erzurum